Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


GÖNÜL TARİF GEREKTİRMEZ


Resmi olarak 36 yılı aşkın eğitim camiasının içinde yer aldım. Artık meslek hayatımın son anları. Seminer çalışmalarıyla birlikte mesai arkadaşlarım yaz tatiline adımın attığında, ben ise bir daha geri dönmemek üzere son okulumu terk edeceğim.


Her başlangıcı olan şeyin bir de sonu vardır. Tıpkı hayat gibi?


Ne olursa olsun ?son? denilen sihirli kavram ?var? olan her şeyin ikizidir.


Ancak hayat ilkler ve sonlarla doludur. Zaten hayatı hayat yapan da budur.


Ben 1982 yılının kasım ayında başladığım öğretmenlik mesleğime 2019 yılınız 31 Temmuzunda son vereceğim.


Bu zaman zarfında süreleri farklı olmak üzere 24 okulda çalıştım. Bu 24 öğretmen odası demek. Bu binlerce öğrenci ve veli, yüzlerce öğretmen ve onlarca idareci demek.


Hâsılı değişik vasıflarda ?insan? demek.
Daha dün gibi hafızamda olan okula başlama serüvenim, yaklaşık 18 ay sonra sona erdi.


Hem okuldan hem de meslekten ayrığın aynı olduğu bir tarih. Yahya Kemal Beyatlı´nın
?Ölüm kaderde var bize ürküntü vermiyor/Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor? dediği gibi; ben de mesai arkadaşlarımdan ayrılmanın üzüntüsünü yaşıyorum.


Burada ?üzülmek? olumsuz gibi duruyorsa da oluş sebebine bakılırsa ?olumlu? bir kelime bence. Çünkü insan sevdiklerinden ayrılınca üzülür. Yani, benim ayrılığımda üzülmeyi gerektiren arkadaşlarım var.


Beraber olduğumuz arkadaşlarımızla 18 ay içersinde çok güzel günler yaşadık. Şakalaştık, takıldık, nükteli ve imalı konuştuk ancak hiç kırılamadık, alınganlık yapmadık. Doğrusu mesleğin sonuna gelmiş biri olarak bundan memnuniyet duydum. Arkamda düzgün insanlar kalıyordu. Yarınlarımız için endişe taşımıyordum. Bu az şey mi?


Beraber çay içtik, yemek yedik. Yediklerimiz arasında tatlı da vardı tuzlu da. Ama ekşili yoktu.


Teneffüslerimiz birbirimize moral olmak için konulmuştu sanki.


Görevlerimiz resmi olsa da hizmetlerimiz ortaktı.


Sınıflarımız aynı olsa da emeklerimiz ortaktı.


Doğum yerlerimiz ayrı olsa da hedeflerimiz ortaktı.


Kısaca:


Acılarımız ortaktı?


Sevinçlerimiz ortaktı?


Muhabbetimiz ortaktı?


Önümüze konuşlan turşu da olsa, tatlılı da olsa hissettiğimiz tatları ortaktı.


Biz ortak bir hayatı yaşıyorduk tek başımıza.


Önümüz gelen tatlının tarifinin bir ehemmiyeti yoktu. İyi bir tarif iyi bir damak tadı olurdu ancak. O da başka bir şey yenildiğinde kaybolurdu.


Gönül tatlısın tarifi olmazdı hâlbuki?


O dili değil ruhu tatlandırıyordu ve tadını hep koruyordu.


Bütün arkadaşlarıma ?gönül? dolu bir hayat diliyorum. Hani o tarifi olmayıp tadı eksilmeyen şey?


Bazı şeylerin ?tarifi? olmaz?


Yani, gönül tarif gerektirmez?