Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Seyfi GÜNAÇTI


Gönül kırıklığı

Gönül kırıklığı


Pencerenin menteşesi kırılır, tamir edilir. Masanın ayağı kırılır, tamir edilir.

Lâkin gönül kırığı tamir edilememiş. Edilmişse bile eskisi gibi olmamış.

Gönül nasıl bir şey ki kırılıyor?

İnternete baktım; “Yürekte olduğu kabul edilen sevgi, istek, düşünüş gibi duygular” diye tarif edilmiş. Gönlün ne olduğunu bilen birisi olarak bu tarif, benim bildiğim gönlü tam olarak anlatamıyor.

TDV İslâm Ansiklopedisi gönlü şöyle tanımlamış:

“Farsça dil ve derûn, Arapça kalb ve hatır, Türkçe yürek kelimeleriyle karşılanan duygu.”

Gönül, şiirlere ve türkülere de konu olmuştur. Özellikle Divan Edebiyatında gönle sıkça yer verilmiştir. Sevgili, “Gönül makamının sultanı” olarak şereflendirilmiştir.

“Gönül gel seninle sohbet edelim” ve Karacaoğlan’ın; “Gam yeme gönül gam yeme” deyişi, gönlün türkülerdeki yerine sadece iki örnektir.

Kırılan gönül tamire çalışılsa da önceki tadı vermez. Nasıl kırılan ayna eski görüntüsünü veremeyeceği gibi.

Geçmişte oturduğumuz apartman komşularımızdan birinin 16-17 yaşlarındaki kızına bir diğer komşumuzun kapsında rastlamıştım. Kızcağız komşu kadına “Ayşe Teyze, gönlümü kırdın!” diyordu. Aralarında ne geçmişti bilmiyorum ama gönül kırıklığının acısı, kızın hem yüzüne hem de sözüne yansımıştı.

Tonyalı kemençe sanatçısı Sabahattin Yanık da bir türküsünde;

“Ya baksana çeşmeye/ Su içecek tası yok,

Kırma insan gönlünü / Yapacak ustası yok”

diyerek gönlün ne kadar hassas bir yapıya sahip olduğunu anlatmak istemiş.

Gönül hassastır ama ana-babaların gönlü her şeyden daha hassastır. Daha çok özen ve daha çok ilgi ister.

Ana-baba hakkından uzun uzun söz etmeye gerek yok. Bu konu hemen her yerde ve pek çok ortamda dile getirilmektedir. Eğitimin her kademesinde öğretmenler bu konuya yer verirler. Mübarek Ramazan ayı dolayısıyla Yüce Allah’ın (CC), Kuran-ı Kerim’de kapsamlı olarak yer verilen emrini bir kere daha hatırlatalım:

“Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılık çağına erişirlerse sakın onlara “Öf!” bile deme. Onları azarlama, onlara gönül alıcı tatlı ve güzel söz söyle!” (İsra: 23)

‘Kırılan gönül kolay tamir edilmez, önceki halini almaz’ demiştik. Haklıymışız. Çünkü doktorlar dahi gönül kırıklığını tedavi edememişler. İşte delili:

Yaşlı kadın kalça kırığı sebebiyle yattığı hastanede tedavi edilir. Bu hastalıktan şifa bulmuştur. Sabahleyin doktoru gelir ve kadına taburcu olabileceğini bildirdikten sonra oğluna haber verir. Kadının iyileştiğini öğrenen gelin, kocasına; “Bizim evimizde yer yok! Annen kendi evinde düşmüştü. En iyisi onu bir huzur evine yerleştirelim” der.

Oğul ve gelin birlikte hastaneye gelirler.

Kadın evine gidecek olmanın sevinciyle hayaller kurarken oğlu,

“Anne, seni iyi gördüm. Lâkin bu durumda seni evine götüremem, yine düşersin. Senin için bir huzur evi ayarladık” der.

Kadıncağız öyle üzülür ki kendini kaybeder. Oracığa düşer ve ölür.

Yaşlı kadının doktoru ölüm sebebi olarak raporuna şöyle yazar:

“Kalça kırığını tedavi ettim, lâkin gönül kırıklığına çare bulamadım!”

Rabbim sizleri ve bizleri gönül kırıklığına uğratmasın.