Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


GÖZBEBEĞİ


Bu başlık bir Fen kitabında olsaydı okunmaya değmezdi. Çünkü burada sanki herkes biliyormuş gibi bir sürü teknik kelimeler kullanılacak. En sonunda ?görüntü? denilen şeyin beyinde nasıl oluştuğunu izaha çalışılacak. Tabii anlaşılmayacak!

Şimdi biz optik, retina, diyafram, kornea, iris ve buna benzer kelimeleri kullanmadan bir yazı yazalım istedik.

Sakın kimse konudan kaçıyor falan sanmasın. Şunun şurasında adımız da unvanımız da fenci. Biz 36 senedir bu konuyu en az bir hatta bazı seneler beş kere işledik. Bir nevi ezberledik. Ancak göz ve gözbebeğinin edebiyatımızda ve kültürel hayatımızda önemli yeri vardır. Bu açıdan bu başlık altında bir iki kelam edelim istedik.

İnsan vücudunda bulunan ve adına ?sistemler? denilen yapıdan herhangi biri çalışmasa insan ölür. Ancak aralarında gözün de bulunduğu beş duyu organımızdan herhangi biri olmasa da insan yaşar. Ancak hayat kalitemiz azalır.

Şüphesiz ki beş duyu organının en önemlisi gözdür. (Sistemler için önemli-önemsiz ayırımı yapılamaz.) onun için göz ile ilgili sözler diğerlerinden daha fazladır.

Mesela; İki gözümün bir çiçeği, iki gözüm, gözümün gördüğüsün, göz gördü gönül sevdi, göz göre göre, gönül gözü, gözbebeğim gibi sözleri duymuşluğumuz vardır. Buna benzer daha birçok sözü günlük hayatımızda kullanırız.

Her şey için göz yeterli mi?

Değil elbette.

Önce ışık, sonra görme melekeleri yerinde bir göz olması gerekiyor. Doğuştan ve sonradan birçok kişinin görme özelliğini kaybettiğini düşünürsek ve bunlar bizim tanıdıklarımız ve yakınlarımızdan ise bu organımızın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha anlamış oluruz.

Aslında canlının dünyaya açılan penceresidir göz. Özellikle yer değiştirmelerde adımlarımızı nasıl ve hangi istikamete doğru, doğru olarak atmamızı sağlayan bir organdır.

O baktığı şeyi beyne ulaştırır ve orada bakılan şey ?ya görülür, ya fark edilmez? bile. Bütün mesele neye nasıl baktığımızdır.

Neşet Ertaş, ?Mühür Gözlüm? adlı türküde ?Ben seni senin gözünden, sakınırım kıskanırım? diyor. İyi de insan bir yere bakmayacak mı? Gözün burada ne suçu var? Bunun cevabını bu mısraları yazana sormak lazım ama bu göz denilen şey o kadar da masum değil gibi geliyor bana. Ya
akıldan talimat alıyor ya da gönülden. Bu açıdan bakılacak olursa bir suçu yok. O görevini yapıyor demek ki?

Bütün mesele gözün nereden talimat aldığına kalıyor. ?Bu çiçek güzelmiş derken? belki tercihi akıl yapıyor ama ?Göz gördü gönül sevdi? derken tercihin yeri değişiyor. Kısaca göz ikisine de aracılık yapmış oluyor.

Göz bu işte tek başına yeterli mi?

Değil. Çünkü onun da kısımları var. Mesela ?gözbebeği??

Işık oradan geçerek görme sağlanıyor. Yani gözün de, aklın da, gönlün de giriş kapısı gözbebeği.

O halde gözbebeğinizi iyi koruyun. O göze görme fırsatı veren ve dünyada sevdiklerinizle yüz yüze gelmenize sağlayan yer. Ya gözbebeği görevini yapamasaydı biz sevdiklerimizle ancak sesli olarak irtibat kuracaktık.

İyi ki varsın gözbebeği?