Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Güçlük ve kolaylık

Güçlük ve kolaylık


Medine`ye, Samsun`dan İstanbul aktarmalı gittiğimiz için sitem etmiştim. Gördüm ki, Amasya umrecilerinin durumu bizden daha vahim. Onlar ilk olarak Amasya`dan otobüsle Samsun`a gelmişler. Sonra uçakla Ankara`ya, oradan da yine uçakla İstanbul`a geçmişler. Amasya kafilesine Samsun`dan İstanbul`a direkt uçak ayarlanamamış. Bizim durumumuzdan şikayet ediyordum. Amasya umrecilerine uygulanan bu yöntemi hiç anlayamadım!

Diyeceksiniz ki; yıllar önce hacca- umreye gidiş geliş çok daha zordu. Hacı adayları günlerce süren zahmetli bir otobüs yolculuğundan sonra ancak kutsal topraklara varabiliyordu. Bugün hayatta olup da, “Biz hacca gittiğimizde çadırlarda kalıyorduk” diyenler vardır. Sonraları evlerde kalmışlar. Orada bulundukları süre içinde yemeklerini kendileri yapmışlar. Hatta Türkiye`den kuru fasulye, pirinç, şeker gibi yemek malzemeleri ve yemek pişirmek için ocak götürmüşler.
Şimdi öyle mi?

Herkes otellerde kalıyor. Her odada tuvalet- banyo var. 2008 hac mevsiminde 5 kişilik odalar vardı. Umreciler için odalar 2, en çok 3 yataklı. Yemek hazırlama zahmetin yok. “Kahvaltı vaktini kaçırdım, aç kalacağım” endişen yok. Sabah namazından döndükten sonra ister kahvaltıya otur, istersen odana çık dinlen. Saat 06.00`dan 10.00`a kadar istediğin saat kahvaltını yapabiliyorsun. Sınırsız çay ve su servisi var. Tabii çayını, kaynamakta olan kazandan kendin dolduracak, suyu mutfaktan kendin alacaksın. Artık o kadarcık zahmete katlanırsın!

Akşam yemeği için de süre gayet geniş: 18.00- 22.00 arası. Yemek listesi de doyurucu. Meyveyi de sayarsak, her akşam beş çeşit yemek var. Bu bolluğu gören, bu rahatlığı yaşayan bir hacının duasını unutmuyorum:
“Allah devlete zeval vermesin.”

Mekke`de otellerden Kâbe`ye gitmek için uzun süre yürümene gerek yok. Otelin önüne indin mi 5 dakika sonra, bilemedin, en geç 10 dakika içinde otobüsün kapıda hazır. Tabii Medine`de Mescid-i Nebi`ye gitmek için otobüs yok. Zaten otobüs olsa bile o kalabalıktan kurtulup otobüs mescide ulaşana kadar sen yürüyerek varırsın. Medine`de oteller, Mescid-i Nebi`nin etrafına yerleştirilmiş. Orada da 5-10 dakikalık yürüyüşe katlanırsın artık!

Geçmişte şartlar öyleydi, bugün böyle. İmkânımız varken onu niçin kullanmayalım? Neden vatandaşı zahmete sokalım? Bunun için biraz daha gayret, iyi bir planlama ve üst kademelerde ikili temaslar yapmak gerekiyorsa onu da yapalım.
Biz tekrar yolculuğumuza dönelim.

“İyi de, İstanbul havaalanında sekiz saati nasıl doldurdunuz?” derseniz, anlatmakta bile sıkıntı çekiyorum. Her işimizi yavaş yapmaya gayret ettik. Akşam ve yatsı olmak üzere iki vakit namazı kıldık. Bekleme süresini göz önüne alarak yanımızda götürdüğümüz yiyeceklerden atıştırdık. Kendi aramızda sohbet ettik. Bazılarımız kanepelerde, bazısı da mescitte uyudu ya da uyukladı.

İstanbul`da bekleme cezamız doldu ve uçağımızın hareket saati geldi. Pasaport kontrollerini yaptırıp son bekleme salonuna geçtik. Bilet kontrolünden sonra uçağa bindik. Hosteslerle isim muhabbeti yapmamak, pilotu da zorda bırakmamak için uçağa binerken uçağın adını not ettim: Finike. Hosteslere sadece uçağın yolcu kapasitesini söylemek kaldı: “189 kişilik.” Şimdiye kadar hep vilayet adı taşıyan uçakları görmüştüm. Demek ilçe isimleri de uçaklara veriliyormuş.
Hareket saati olarak 01.00 verilmişti. Ancak uçak 01.54`te havalandı ve 3 saat 4 dakikalık bir yolculuktan sonra 04.58`de Medine havaalanına indi. Artık saatlerimizi ayarlamamız gerekiyor. Çünkü Arabistan saati bizden 1 saat ileri. Şöyle de diyebiliriz: “Arabistan saatlerle oynamıyor. Yaz ve kış, aynı saati kullanıyor.” Zaten orada 4 mevsim yok. Her mevsim yaz.
Haftaya görüşmek dileğiyle.