Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Ahmet SEZGİN


GÜL YÜREKLİ CENGİZ GÜL HOCAMIZ (1)

GÜL YÜREKLİ CENGİZ GÜL HOCAMIZ (1)


         İlkokulda sınıfın en başarılı iki öğrencisinden biri olduğum halde yaz tatillerinde Evci/ Miliç’te bir barakada veya camide gittiğim “hoca mektebi”nde ehil olmayan hocalardan şiddet görüyor ve çok korkuyordum. İmam-hatip lisesinde de benzer şeyler yaşarım diye normal ortaokulda okumak istiyordum Ferhat ağabeyim gibi. Ama Hollanda’da işçi olarak çalışan sevgili babamın gönderdiği mektubunda “Ahmet oğlum, Rıfat ağabisi gibi imam-hatipte okusun. Hem dinini doğru öğrenip iyi bir Müslüman olur hem de imamlık mesleğini yapar.” diye yazması üzerine istemeye istemeye, yağmurlu bir günde ağlaya ağlaya Terme İmam-Hatip Lisesi’nin orta kısmına başlamıştım 1977 yılının Eylül’ünde.

         Büyük bir korku, üzüntü, merak ve heyecan içinde başladığım ortaokulda 1/D şubesine düşmüştüm. İlkokulu birlikte okuduğum, köyden de mahalle arkadaşım Fahri Şerbetçi ile aynı sırada oturuyorduk Allah’tan. En çok korkup merak ettiğim dersler, Kur’an-ı Kerim ve Arapça idi. Hoca mektebindeki hocalardan çok korktuğum için bu derslerin hocalarını da öyle sanıyordum. Ayrıca o büyük korkuyla da Kur’an-ı Kerim’i okumayı öğrenememiştim.

          İşte böyle bir atmosferde bir iki ay sonra Kur’an-ı Kerim dersimize Cengiz Gül isimli, soyadı gibi gönlü de “gül” olan güzel ve yumuşak olan bir hocamız geldi. Cengiz Gül Hocamız; benim gibi Kur’an okuyamayan öğrencilerine o kadar anlayışlı, güler yüzlü, sabırlı, müjdeleyici ve kolaylaştırıcı yaklaşmıştı ki hem ilk dönemin sonuna kadar Kur’an-ı Kerim’i okumaya başlamış hem de dersi ve okulumuzu sevmiştik.

          Cengiz Gül Hocamızın bu ilk senede yaptığı en faydalı uygulamalardan biri, Kur’an okumayı bilmeden okula gelen benim gibi öğrencilerini Kur’an kurslarında okumuş öğrencileriyle birlikte oturtup onlardan da özel olarak faydalandırmak oldu. Kur’an öğrenmede yardımcı öğretmenim, aynı zamanda da sınıf arkadaşım Mehmet Tepe idi.

       Cengiz Gül Hocam, ortaokul 3.sınıf ile lise 1 ve 2. sınıflarda da Kur’an-ı Kerim derslerimize girmişti. Onun muhteşem eğitimciliği ve tecvit hususundaki liyakatiyle Kur’an’ın tecvit kurallarını da çok iyi öğrenip tecvitli olarak Türkçe mealiyle birlikte Kur’an-ı Kerim okumaya, birçok “Aşr-ı Şerif”i ezberlemeye muvaffak olmuştum. Sevgili Cengiz Hocam; azmimi, çalışkanlığımı ve efendiliğimi çok takdir eder; en düşük notum Kur’an-ı Kerim dersinden olsa da bana zayıf vermezdi.

       Gerek 12 Eylül darbesi öncesi ülkemiz ve şehrimizde yaşanan elim olaylar gerekse darbe sonrası baskılardan çok fazla etkilenmiş bizim kuşağın üzerinde Cengiz Gül ve onun gibi az sayıdaki gül yürekli hocamızın hakkı ve emeği çoktur. İdeolojik nedenlerle bizleri okulumuzdan soğutan bazı sözde hocaların tam tersi idealist bir eğitimci şuuru, fedakârlığı, adalet ve merhametiyle Cengiz Gül, Alâeddin Engin, Temel Ayçiçek, M.Akif Öğütçü gibi mesleğine ve öğrencilerine aşkla bağlanmış şuurlu eğitimcilerin yüreklerimize güzel dokunuşları; bizlerin imam-hatip lisesini başarıyla bitirip şuurlu Müslüman oluşumuza unutulmaz katkılar sunmuştur. Cengiz Hocamız, o kadar samimi, o kadar zarif, hassas, şefkatli bir gül yüreğe; o kadar yumuşak, etkileyici bir sese; o kadar güzel, mütebessim, bir yüze sahipti ki, onun ders arasında çok etkili, içten, akıcı bir üslupla anlattığı kıssalardan, peygamber ve Allah dostlarının hayatlarından, saf yüreklerimize nakış gibi işlediği ahlaki değerlerden etkilenmememiz mümkün değildi. Çok sevgili Cengiz Gül Hocamın 40 yıl öncesinde Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın tefsirinden alıp bizlere dağıttığı ve ezberlettiği şu muhteşem duayı sık sık okurum: “Sen sevdirmezsen, biz sevemeyiz / Sevdir bize hep sevdiklerini./ Yerdir bize hep yerdiklerini./ Yâr et bize erdirdiklerini.”