Bugün, 16 Nisan 2024 Salı

Seyfi GÜNAÇTI


Güvenilir Meslekler


GFK (Growth From Knowledge) Pazar araştırmaları Kurumu´nun 2009 ve 2010 yıllarına ait ´En Güvenilir Meslekler´ araştırma sonuçları yayınlanmış.

2009 sonuçlarına göre ilk üç sırayı öğretmenler ( %92), doktorlar(%90) ve itfaiyeciler (%88) alıyor. Bir yıl sonraki araştırmada ilk üç sıradakiler yerlerini korusalar da güven kaybına uğramışlar; Öğretmenler: %89 ve doktorlar % 86. İtfaiyeciler aynı oranı korumuşlar. Her iki yılda da 20 meslek grubu arasında politikacılar son sırada yer alarak istikrarlı(!) bir çizgi yakalamışlar;
%27 ve %19.

Peki din görevlileri bu listenin neresinde?

Onlar da 20 meslek grubu arasında %68 ve % 62 ile 7. sırada yer almışlar. En azından %50´ nin üstünde güven vermiş olmaları bizi biraz rahatlatıyor. Halbuki din görevlilerinin güvenilirlik testinde ilk 3 arasında olması beklenirdi.

Maalesef beklentileri karşılayamamışlar. Peygamberimiz (SAS)´in, güven açısından Müslüman´ı tarif ederken söylediği, ?Müslüman, elinden ve dilinden insanların güvende olduğu kimsedir? hadisini en iyi onlar biliyorlar. Ne diyelim, demek ki din görevlilerinde nefis çoğu zaman baskın çıkıyormuş.

Kendimi de bu grubun içine katarak konuşuyorum.

Yarıyıl tatilinde eşimin yeğeni vefat etti (Allah rahmet eylesin). Cenaze için İstanbul´a gittik. Salâ okuması için imamla
benim konuşmamı istediler. Cami, cenaze evine 50 metre mesafedeydi. Camiye gittim, imamla konuştum ve bilgilerin
yazılı olduğu kâğıdı verdim. İmam beni gayet iyi karşıladı. Onun bu davranışı beni memnun etmişti. Ayrılmadan önce imam bana bir de kartını verdi. Kartını bana niye verdi anlayamadım. Halbuki ona Samsun´da oturduğumu söylemiştim.


Nihayet belirlenen saatte salâ okundu. 10 dakika sonra imam telefonla beni aradı, ?salâyı okudum? dedi. İmamın beni aramasına gerek yoktu. Cenaze evinin camiye çok yakın olduğunu ona söylemiştim. Salâyı da çok net olarak duymuştuk. İşte o zaman imamın kartını bana niçin verdiğini anladım; imam salayı okumuştu ve para istiyordu!


Ben akşamı beklemeden Samsun´a döneceğim için kayınbiradere, ?Akşam namazından sonra eve gelip Yâsin okumasını ben imama söylerim. Sen de cebine bir şeyler atarsın? dedim. Ayrıca yedisinde bir de mevlit okutacaklardı.


10 gün sonra tekrar gittiğimde kayınbiradere sordum. ?Yâsin okuduğu akşam imama 100 TL verdim, aldı cebine attı? dedi. Bu durum beni rahatsız etmişti. Kayınbirader, mevlitten sonra ne vereceğini sorunca imam, ?350.00 TL? demiş.
Kayınbirader de istenen parayı vermiş. Nasıl vermesin? ?Hocam, bu biraz fazla değil mi?? dese, mevlitten beklediği sevabın eksileceğini düşünüyor.


Bunu duyunca daha da rahatsızlandım. Ne diyeceğimi bilemedim. Herhalde sözün bittiği yerdeydik. Bu işlerin rayici yükseldi de benim mi haberim yok? Bilenler lütfen bilgi versinler?


İmamın evlerde mevlit okuma görevi olmadığını biliyorum. Fakat bu işi en iyi imamlar biliyor, vatandaş da öyle inanıyor. İmam, vatandaş tarafından görevi gibi bilinse de, yönetmeliklere göre mecbur olmadığı bir işi yapmıştır. Ama zorla değil, isteyerek yapmıştır. Elbette bir karşılığı olacaktır. Ama böyle diye bir saatlik emeğin karşılığı 350.00 TL olamaz diye düşünüyorum. Belki aynı şey değil ama öğretmen 40 dakika boyunca 30-35 kişiye çene yoruyor; gevezesiyle de, edep yoksunu ile de cebelleşiyor. Karşılığında aldığı ücret 12.00TL.


Bu arada görevini gereği üzere yapan, vatandaş üzerinde yanlış anlamalara meydan verecek davranışlardan uzak duran din görevlilerimizi bu anlattıklarımın dışında tutuyorum. Zaten yukarıda araştırma sonucunu verdik, güvenilen din görevlilerinin oranı % 68.


Şimdi müftülere seslenmek istiyorum.


Din görevlilerinin mevlit okumaları karşılığı para alması hak mıdır? Eğer ?ücret almaları hak? diyorsanız, lütfen bunun rayicini belirleyiniz. Belirleyiniz ki, vatandaş din görevlileri hakkında yanlış bir kanaate kapılmasın. Din görevlilerinin hakta kaldığını düşünmesin.


O gün Cuma idi ve camiye gittik. Yaklaştıkça vaizin sesi dışarıdan duyuluyordu. Düşündüm, ?Şimdi konuşan vaiz, o imam ise ben onun söylediklerine nasıl inanabilirim?? dedim.