Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

B.Rahmi ÖZEN


GÜZEL BİR ADAMI UĞURLARKEN

GÜZEL BİR ADAMI UĞURLARKEN


İnsanlar vardır, tan vaktinde doğarlar, akşam vaktinde ölürler. Böylelerinin yaşı seksen de olabilir, doksan da, yüz de, yüz yirmi de… Hatta bin de... Onca yılları aşıp bir asrı da geçse de ömürleri yine de bir gün yaşamış gibidir bazılar. Hatta hayatı başkalarına çekilmez hale getirmişlerse Karunlar gibi bin yıl da yaşasa ne çıkar…

Demem şudur sevgili okuyucularım, diliniz tatlı mı, öldükten sonra adınızı yaşatabiliyor musunuz, insanlar arasında tatlı anılar bırakabiliyor musunuz; işte hayat sınavını o zaman başarmışsınız, demektir.
Zaten hayat diye irademiz dışında bize sunulan zaman dilimini bir sınav olarak sunmamış mıdır, Rabbimiz?

Buraya kadar olan sözlerimiz, bir güzel insanın uğurlama merasiminden bahsetmek için girizgâhtan ibaretti.
Geçen hafta Kozluk beldesinden, Rabbimizin yüce katına doksan yıl yaşamış bir yiğidi uğurladık. Yiğit dememle sakın ha adamın boyunu iki metre, kilosunu 150, kasları gelişmiş, sıktığında taştan su çıkaran Herkül kuvvetinde biri sanmayın. Fizikî güzelliğini söylerken de aman ha, sahnelerde yapılan güzellik sınavını kazanmış biri bellemeyin.

Bahsedeceğim insandaki erdemsel yiğitliği ve ruh güzelliğini kelimelerle asla tarif edemem. Birlikte yaşadıkları komşuları, köylüleri ve hatta uzak tanıdıkları tanıktır onun erdem dolu hayatına. Şimdi hemen kimdir bu güzel adam diye meraka girdiniz değil mi sevgili okuyucularım?
Bu güzel ve yiğit insan; Terme ilçemize bağlı Kozluk Beldesinden Dursun Ahmet Tunç adında gönül ehli biriydi. Baştan ayağa bir ahlak abidesi olan bu güzel adam, geçen hafta dualarla ayrıldı aramızdan. Samsun`dan kalkıp gittim, cenazesine. Cenaze merasimi İstanbul`da, Edirne`de, Ardahan`da, Kars`ta da olsa gidecektim.

Otuz beş yıl önce tanımıştım onu. Sanki bedeninde bizim gibi hiç et, kan ve kemik yoktu. Rabbimin sinirden ve nefisten ayrı, özel olarak yaratılmış bir güzel kuluydu. Belde insanlarının dışında birçok insan katılmıştı, onu beka âlemine uğurlamaya. Hepsi de geride bıraktığı güzel ahlakından bahsediyordu. Ben, iyi bir dinleyiciyimdir. Hepsini dinledim de hiç kimse onun güzelliğinin, yiğitliğinin, erdeminin dışında bir şeyden bahsetmiyordu, cenazesinde. Ne güzel, değil mi?
Yiğitlik, Rabbimizin insana verdiği boy, bos ve kas gücüyle ve dahi öfkeyle insanları sindirmek demek değildir. Yiğitlik, işte bir güzel adamın arkasından komşularının, köy ve mahallelilerinin o kişinin erdeminden söz etmesidir.

Herkes bir özelliğini dile getirmişti de, bir komşusu bir feylozofun bile akla getiremeyeceği üç kelime ile tanımlamıştı o güzeller güzeli yiğit insanı. İmam Efendi; `Hakkınızı helal ediyor musunuz?` diye sorunca ismi bende saklı bir komşusu, `Bir meleğin kimde hakkı olur ki, hocam? O bir insan değildi ki... O, bir melekti.` demişti. Tanıklık yapan bu adama döndüm, yüzüne doğru baktım. Benim hangi manada baktığımı anladı ve bana; `Hocam, bu adamda nefis diye bir şey yoktu.` dedi. Kalem erbabı bu kadar öz bir cümleyle tanımlayamaz, bir insanın erdemini ve ruh güzelliğini.

İşte bu milletin köylüsü de böyle derin anlamlı kelimeleri kullanmayı beceriyor ve atasözleri dediğimiz veciz söylemler edebiyatımızı böyle oluşuyor.
Bir insan, bundan daha güzel nasıl tanımlanır, kardeşlerim? `Bu adamda nefis diye bir şey yoktu.` Bu söz ile bütün meseleyi bitirmişti o kişi. Bundan sonra başka hangi sözle tanımlarsanız tanımlayın onu, inanın eksik kalır; başı ve ucu. Komşusuydu bu sözleri söyleyen. O an tanımsız bir heyecanı yaşadım ve kendimi tutamadım; gözlerim kızardı ve ben de ağladım.

Rabbimizin yüce kelamıdır ki; `Bir güzel insanın ölümüne dağlar, taşar gözyaşı döker…`
Benim de hediyem, yürürken tabutunun ardından onun güzel yaşamına iki damla gözyaşımın tanıklığıydı. Riya olmasın ve gözümden akan iki damlayı kimse görmesin diye yönümü Kozluk`tan Leylek ve Dumantepe mevkiine doğru çevirdiğimde Rabbimin bu ayeti aklıma düştü ve bütün karşı dağların ağladığı hissine kapıldım.

Aziz dostlarım, `gözyaşları içteki duyguların, katıksız bir ruh halinin öz yaşıyla ifadesi olduğunu` daha önceki yazılarımda ifade etmiştim. O gün, Bu güzel insanla birlikte inanın ki; ciğerlerimin yerinden sökülüp o ahlakından bana da vermesi için dilenciler misali peşine takıldığı hissine kapıldım. Ölürken böyle güzel sözlerle uğurlanan pek nadir insanlara ne kadar imrenmişimdir. Mekânın inşallah sorgusuz; cennet olur Dursun Ahmet ağabeyim! Ne kadar güzel örnek olarak ayrıldın aramızdan. Ruhun şâd olsun, cennet mekan yiğit insan!