Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Seyfi GÜNAÇTI


Hac ve Kul hakkı


Hac mevsimi geçeli iki ay oldu. Ancak umre seferleri başladı. Ben bu hafta bu konu üzerine yazmak istiyorum.

İslam´ın 5 temel şartından biri de Hac ibadetidir. Hac, hicretin 6. yılında farz kılınmıştır. Aklı başında, ergenlik çağına girmiş, hür ve gücü yeten Müslümanların ömründe bir defa hac ibadetini yerine getirmesi farzdır.

Ali İmran suresinin 96-97. ayetlerinde Allahu Teala şöyle buyuruyor:

?Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke´de alemler için mübarek ve hidayet kaynağı olan Kâbe´dir? Kim oraya girerse güvenlik içinde olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allahın insanlar üzerinde bir hakkıdır.? Ayrıca ?Haccı ve umreyi Allah için tamamlayınız? ayeti de, haccın farz olduğunun bir başka delilidir.
(Bakara, 196)

Hac bir ibadet olmakla birlikte, bireysel ve toplumsal pek çok faydaları vardır. Bir kere hac, bütün dünya Müslümanlarının yıllık kongresi gibidir. Dünyanın dört bir yanından Mekke´ye gelen Müslümanlar birbirleriyle tanışır konuşur, kaynaşır, bilgi alış verişinde bulunur.

Hac, eşitliği en güzel yansıtan bir ibadettir. Renkleri, dilleri, ırkları, makam ve mevkisi farklı insanlar aynı elbise içinde, aynı kıyafetle, aynı mekânda hep birlikte ibadetlerini yaparlar. O anda beyaz ihramlarına bürünmüş hacı adaylarının hiçbirinin rütbesi ve dünyevi görevleri belli değildir. Hepsi aynı konumdadırlar ve aynı gaye
için hareket ederler.

Hac görevini yapan insanlar kendilerini manevi yönden arınmış ve hafiflemiş hissederler. Ülkemizin önde gelen iş ve siyaset adamlarından Ergun Gürsoy, ?Hac ve Umre benim için bir doping oluyor? diyor. (Ailem Dergisi, 30.11.2006)

Hacca gidecek olanlar akrabalarını, arkadaşlarını ve komşularını ziyaret ederler. ?Gidip de gelmemek var, hakkını helal et? derler. ?Helal olsun, ne hakkımız var ki?? cevabını alırlar. İçten ve candan helâllik alanlara ne mutlu.

Fakat bazıları var ki, hatır belasına ?Helal olsun? der ama içinden öyle demez. Çünkü onun bir takanağı vardır. Hacca gidecek kişi ? Hakkını helal et? demiştir ama hakkını helal ettirecek şeyi yapmamıştır. Bir ödemede bulunmamıştır. En azından, zamanında yaptıkları için bir özür dilememiştir.

Bir arkadaşım anlatmıştı.

Vaktiyle varlıklı bir adamın koyunlarını güden bir çobanı varmış. Yaz gelince çoban koyunları yükseklere, yaylalara götürmüş. Günlerden bir gün çobanın aklına bir şeytanlık gelmiş ve koyunları otlağa götüreceği yerde pazara sürüp satmış. 120 koyunun parasını cebine indirip tüymüş. Başka bir şehre yerleşmiş. Koyunların
satışından elde ettiği para ile iş kurmuş, mal mülk sahibi olmuş.

Koyunların sahibi çobanı şikâyet etmiş, gerekli yerlere başvurmuş ama bir sonuç alamamış. Artık koyunlardan umudunu kesmiş. Aradan 20 küsur yıl geçmiş. Bir gün çoban varlıklı bir adam olarak memlekete dönmüş. Kendisinden koyunların parasını istemişler. Her seferinde ?Bu gün vereceğim?, ?Yarın vereceğim? diyerek
adamı oyalıyormuş. Koyunların sahibi de artık parasını istemekten usanmış.

Derken çobanın hac için sırası gelmiş. Çevresinden helallik almaya başlamış. Bu arada koyun sahibinin de kapısını çalmış, ?Gel helalleşelim? demiş. Koyunların sahibi de, ?Paramı ver, helalleşelim? demiş. Çoban ?Ben şimdi o kadar parayı nereden bulayım? Bir hata ettik, gel 40 koyuna anlaşalım? demiş. Demiş demesine de,
koyunların gerçek değerini vermemiş. 40 koyunun yirmi sene önceki değerini göndermiş.

Şimdi siz söyleyin! Çoban, değil 40 koyunun, 120 koyunun 20 sene önceki bedelini ödese, koyun sahibinin hakkını ödemiş olabilir mi?

Bu nedenle helallik isteme işi son ana bırakılmamalı. Helallik almak için de ya kişinin hakkı tam olarak ödenmeli, ya da bir şekilde hak sahibinin gönlü alınmalıdır.

Allah(CC) bizleri kul hakkı ile huzuruna gelen kullarından eylemesin.