Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Hak var hukuk var (mı?)

Hak var hukuk var (mı?)


*Olmaz öyle şey! Hak var, hukuk var.

*Ben hakkımı istiyorum!

*Bunu yapmaya hakkın yok!

*Hakem hakkımızı yedi.

*Hukukun olmadığı yerde anarşi olur.

Hemen her gün duyduğunuz ya da duyabileceğiniz cümleler bunlar.

Hak, öyle değerli bir şey ki kimse onu kaybetmek istemiyor. Kimse ondan uzak kalmak istemiyor. Hatta başkalarına haksızlık yapanlar bile hak peşine düşüyor!

Nedir hak?

Lise Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında ‘Hakların Korunması’ diye bir konu var. Bu konuda hayli şey anlatılmış. Lâkin Hak’kı tanımlayana rastlamadım. Çeşitli kaynakları derleyerek vardığım sonucu sizinle de paylaşayım: “Hak: Korunması, gözetilmesi ve sahibine teslim edilmesi gereken maddi veya manevî değer, pay.”

Herkes hayatında bir veya birkaç kere haksızlığa uğramıştır. Bazen haksızlık, hakkı korumakla veya hukukun üstünlüğünü sağlamakla görevli olan kişi ve kurumlardan gelebilmektedir.

Bir öğle vakti sonrası öğretmen evine gidiyorum. Saat 13.30 sıraları. Hükümet Konağı önünde bir avukat arkadaşa rastladım. Çevresinde 2-3 kişi daha var. Anlaşılıyor ki birini bekliyorlar. Selâmlaştıktan sonra “Kimi bekliyorsunuz?” dedim. “Bir keşfe gideceğiz, hakimi bekliyoruz” dedi.

Ben öğretmenevine gittim. Gazetemi okudum, çayımı içtim. Bir arkadaşla sohbet ettim. Yaklaşık bir saat sonra öğretmenevinden ayrıldım. Hükümet Konağı önünden geçerken gördüm ki avukat ve yanındakiler hâlâ bekliyor.

“Hayırdır, neden hâlâ buradasınız?” dedim. Yine aynı cevap; “Hakimi bekliyoruz.”

“İyi de hâkim size saat vermemiş miydi?”

“Biz hakimin verdiği saatte buradaydık. Fakat hakim söylediği saatte gelmedi!”

Avukat Beyi bilmem ama ben şahit olduğum bu durum karşısında kızgındım. Beni sinirlendiren tek olay bu değildi. Duruşmalarla ilgili verilen sözde durulmadığı, saatinde göreve gelmedikleri durumlarla ben de karşılaşmıştım.

Bir dava için şahit yazılmışım. Tebligat kâğıdında duruşma saati 09.20 yazıyor. Her ihtimale karşı 10 dakika önce duruşma salonunun önüne geldim. Tam 70 dakika sonra beni çağırdılar. Siz olsanız ne düşünür, ne söylersiniz? Bazen 5 farklı duruşma için kişilere aynı saatin verildiği oluyor. Son yıllarda bu beklemelerin bir dereceye kadar azaldığı söyleniyor.

Yüksek okul eğitimi almış bir hâkim elindeki dosyaların tahmini duruşma süresini nasıl hesaplayamaz? 10 dakika, 15 dakika sarkmayı anlarım da 70 dakikayı nasıl açıklayacaksınız?

Hadi diyelim sıradan vatandaşlara bunu yapıyorlar, aynı okulda okudukları arkadaşlarına, avukatlara neden bunu yapıyorlar? Gayrı ihtiyari, “Avukatlarla hakimler farklı hukuk fakültelerinde mi okuyorlar? Bir hakimin, aynı okul mezunu avukatlara böyle bir zulmü reva görmesinin sebebi, hikmeti nedir? Bu hakim bir süre sonra kendisinin de avukatlığa dönebileceğini hiç düşünmüyor mu” dedim.

Tarih; Aralık 2020. Samsun’da bir yakınımın evine, hakim ve takdir heyeti kıymet takdirine gelecekler. Evin anahtarı bende. Kıymet takdiri yapılacak daire üçüncü katta. Soğuk bir gün. Eve çıksam gelen heyet beni nasıl bulacak? Haliyle kapıda bekliyorum. Komisyon, Samsun Adliyesinin bahçe duvarına 60 metre mesafedeki apartmanın kapısına 65 dakikada ancak gelebildi.

Neden bana gelemeyeceğin bir saati veriyorsun? O soğuk kış gününde beni sokakta neden bekletiyorsun? Bunun vebalini sana sormayacaklar mı sanıyorsun? Adalet dağıtmaya giderken haksızlık yapmış olmuyor musun? Bereket o gün yağmur yağmıyordu da üşümemek için sokakta bir aşağı bir yukarı volta attım!

On dakika 15 dakika gecikme olabilir. İnsanlık hali; tam odadan çıkacağın sırada tuvalet ihtiyacın gelmiş olabilir. Lâkin 60 dakika, 70 dakika gecikmenin kabul edilebilir bir yanı yoktur.

Adaletin tecelli etme süresi ise, bugün ayrı bir yazı konusu olacak durumdadır.