Bugün, 17 Nisan 2024 Çarşamba

B.Rahmi ÖZEN


HAKİKATİN KALBİNE YÜRÜMEK

HAKİKATİN KALBİNE YÜRÜMEK


‘Aşka mayalı zengin bir kalbin, sevgiyi damıtan bir dilin var, senin.’ diyor kötü yürek.

İyi yürek, ‘Mü’minin dilidir dilim, Mü’minin kalbidir kalbim. Sevgiyle yoğrulmuştur, mayam. Gariplere acırım, yaratılmışı severim, başkaları için çırpınır, çırpınıştan öte yanarım.’

Bal tatlısı sözleri, şiirsel bir üslubu var iyi yüreğin. Sözcüklerin hiçbirinin içi boş değil.

‘Tanrım, bunlar ne güzel sözler!’ diye hayıflanıyor kötü yürek.

Bilgi, inanç ve tatlı dil… İyi yürekten çok şeyler öğreniyor, kötü yürek.

Avuç açıp ulu dergâha; söz veriyor kötü yürek, Allah’a; ‘Seveceğim, yarattığın her varlığı seveceğim, Tanrım!’ diyor.

Her varlığa saygı duyacağına söz veriyor. Senet gibi bir söz…‘Beni sana bağlayan iyi yüreğin yolundan şaşmayacağım, Tanrım!’

Gür sesi, ağır ezgilerin arasında hıçkırıklar gibi göklere yükseliyor; ‘Söz Tanrım!’ diye inletiyor, yer ile gök arasını. ‘Söz.’ Gülşende öten bülbülü ve bin bir renkli çiçekleri tanık tutuyor sözüne; ‘Bin söz! Yüz bin söz, Tanrım!’ diyor. ‘Yeni inançlarım, içime yüklenmiş kini, kiri ve nefreti boğdu! Teşekkür Tanrım, bin teşekkür… Yüz bin teşekkür. Gözlerim ufku görmeye yeni başladı, Tanrım!’

‘Sayı koyma teşekkürlerine!’

‘Sonsuz teşekkür, ulu Tanrım!’

‘Aynen öyle, de!’

‘Çöküp yıkıldı kirle dolu gönül evim. Lütfettiğin iyi bir yüreğin sayesinde kinin, kirin ve kara düşüncelerin tohumları çürüdü, içimde.’

Yaradan’a, kesin sözdür, bu dönüş nidaları.

Büyük yeminin tekrar tekrar tazelenişine tanık oluyor kuş, ağaç, çiçek, yaprak ve toprak ve dahi tüm kâinat.

‘Sakın bir daha eski günlerini hatırlama!’

‘Döner miyim, eskiye? Şuurum, gül şafağının; günü aklandırışı gibi pırıl pırıl berraklaştı.’ Avuçlarını açıyor Yaratan’a; ‘Tanrım!’ diyor. ‘Sonsuz şükür…’

‘Tanrım, sözü az gelir Yaratan’ımızı ifade için.’ diyor, iyi yürekli.

‘Söyle, ne diyeyim?’

‘Allah de. Ya da Rabbim de!’

‘Rabbim diyeceğim gayri. Allah’ım diyeceğim.’

‘Rabbim dersen ham gözler ve ham bakışlar, ruh okyanusu gibi daha bir değişir.’

‘Evet. Çelişkilere tutsak olmuş yüreğimin içinde yepyeni dünyalar ateşleniyor, hay Rabbim!’

‘İnşallah, şebnemlerin gizeminde göreceksin en Yüce’yi. Çiçeğin renk ve kokusunda, toprağın sırrında, yaprağın secdesinde de göreceksin, O’nu. Üstümüzdeki göğe yönel! Boydan boya mavi aşkın büyüsüne kapılmış üstümüzdeki semaya bak...  Kâinat dile geldi; tatlı bir üslupla anlatıyor, aşkın mistik demini.’

Ellerini açıyor, adam. Yöneliyor, kâinatı var edene; ‘Yıka ey Rabbim, kalbimi!’ diyor. ‘Kar aydınlığının ışığıyla aç gözlerimi! Huzuruna gelmeden önce yüreğimin kirlerini gözyaşlarımla yıkadım. Can alan şu ellerimi gözyaşlarımla arıttım! Bu arınmış yürekle, bu arınmış ellerle, bu açılmış gözlerle gelmek istiyorum huzuruna! Affet!’

Kalbinde o güne dek bilmediği bir huzur buluyor, adam. Semaya, batmakta olan güneşe yöneliyor. İçinde aradığı aydınlık ve huzur.. Hû kuşlarının sesini getiriyor, gelen huzur.

‘Bu ses, ne sesi?’ diye soruyor, iyi yüreğe.

Ve yeniden avuç açıyor; ‘Şu ırmağın ilk yaratıldığı an aktığı yataklar içre; o sükût anının huzuruyla doldur içimi!’ diyor.

Güzel yalvarışların var. O, seni duyuyor.’ diyor iyi yürek.  ‘Devam eyle bu demde… O, sana şahdamarından daha yakın. Yüreğini, ışıklı yağmurların doldurmasını iste, O’ndan. İnle ve ünle!’

‘Rabbim!’ diyor adam, ‘Sil gözlerimden sırtıma yüklediğim acıyı! Yıka kanlı gözlerimi!’

Yalvarıyor, yakarıyor ve ağladıkça ağlıyor adam. İyi yürek, temiz elleriyle gözlerini siliyor adamın.

‘Silme, gözümden yaşlarımı. Onlar benim öz yaşlarım. Orada kalsın ve bedel olsun günahlarıma. Varlığımın anlamını çözmek için iz olsun yürüyeceğim yolda.’