Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Hal ve Gidiş

Hal ve Gidiş


İlk ve orta öğretimdeki öğrenciler 21 Ocak Cuma günü karnelerini aldılar ve iki haftalık yarıyıl tatiline girdiler. O tatil de bitti ve 07 Şubat Pazartesi ikinci dönem için tekrar okullarına döndüler. Umarım tatillerini iyi değerlendirmişler, bedenen ve zihnen dinlenmişlerdir.

Gerek tatil öncesinde ve gerekse tatilin başlamasından itibaren hem öğrencilere, hem de velilere öğüt ve nasihatler yapıldı. Uzmanlar konuştu, öğretmenler konuştu, yöneticiler konuştu. Bu öneriler uygulanmışsa mutlaka faydaları olacaktır.

Konunun uzmanlarından birisi, “Yarıyıl tatili çocukları sevme ve sevindirme fırsatıdır” demiş. El Hak doğrudur. Lâkin çocuklar her zaman sevilmeli ve sevindirilmeli değil mi?

Kişi sözlerine şöyle devam etmiş: “Karnelerindeki kırık notlara bakarak yavrularınızı rencide etmeyin. Azarlama ve cezalandırma yoluna gitmeyin.”

Bunlara da itirazımız yok. Yıkıcı değil yapıcı olabilenlere ne mutlu.

Diyeceksiniz ki; “Tatil bitti, dersler başladı. Bunları neden şimdi yazıyorsun?”

Gelecek döneme lazım olur diye yazıyorum. Şimdiden hazırlıklı olmalı.

Son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlere bir talimatı var;

“Yarıyıl tatilinde öğrencilere ödev vermeyin!”

Bunu pedagoglar da (çocuk bilimciler) öneriyor. Bu uygulama doğru mu yanlış mı bilemiyorum. Uzmanlar öyle dediğine göre herhalde doğrudur.

İyi de bizim suçumuz neydi?

Orta 1’inci sınıfta Arapça Hocamız yarıyıl tatili için bize 1000’e (bin) kadar Arapça sayıları yazma ödevi vermişti. Halbuki bizler Kuran-ı Kerim okumayı, Arap harfleri ile yazı yazmayı daha yeni öğrenmiştik. Ama ödevi de yapmıştık. Ödevim hâlâ duruyor, isteyene gösterebilirim.

Bilesiniz ki yarıyıl tatili ödevimiz sadece bu değildi.

Karnelerle ilgili bir konu daha var.

Eskiden birinci yarıyıl sonunda öğrencilere verilen karneler ikinci dönemin başında okul idaresine teslim edilirdi. İkinci dönem notları da buna işlenir ve yılsonunda öğrenciye verilirdi. Şimdi böyle bir uygulama yok. Her dönem ayrı karne veriliyor.

Bu uygulamaya iki açıdan eleştirim var.

Bir kere her dönem ayrı karne verilmesi büyük israf. Ülkedeki toplam öğrenci sayısı dikkate alınırsa israfın boyutu ortaya çıkar. Ülkemiz bu kadar zengin mi?

İkincisi; öğrenci karnesini annesine, babasına yahut velisine imzalatmak zorundadır. Veli, öğrencisinin durumunu görecektir. (Tabii notlarda tahrifat yapacak olanları hesaba katıyorum.) Ders ve çalışma durumunu velisinin göreceğini bilen öğrenci daha dikkatli olur. Velisi, düşük notları görmüşse öğrenci ikinci dönem daha fazla çalışması gerektiğini düşünür.

Ben ortaokul ve lisede altı sene parasız yatılı okudum. Yarıyıl tatilinde ailesinin yanına gidemeyen yatılı öğrencilerin velisi idarecilerdi. Adana İmam Hatip Okulu orta birinci sınıfta karnemi Müdür Başyardımcısı Şener Şentürk’e imzalatmıştım. Karneye bakmış ve bana gülümsemişti.

Birinci dönem karnesinin ikinci dönem başında idareye teslim edilmesi durumunda, sınıf öğretmeni ve yöneticiler olarak da öğrenci hakkında bir fikir edinebiliyorsun.

Öğrenci karnesini zamanında teslim etti mi etmedi mi? Dikkatli mi, umursamaz mı? Karnede tahrifat var mı yok mu? Karnesini velisine mi imzalatmış yoksa kendisi mi imzalamış? Yani dürüst mü değil mi, bunlar da anlaşılabiliyor.

Eskiden ilkokul karnelerinde ‘Hal ve Gidiş, Temizlik, İntizam ve Diş Bakımı’ haneleri de vardı ve notla değerlendiriliyordu. Hem de öyle bugünkü Resim, Müzik, Beden Eğitimi derslerinde görüldüğü gibi şişirme notlar değildi. Benim kardeşim biraz yaramazdı. İlkokulda öğretmeni, “Hal ve Gidiş’ten de düşük not verilir mi?” diye veli tepkisinden korkmamış, karnenin ‘Hal ve Gidiş’ hanesine ‘orta’ yazmıştı. Bugün, veli baskısından, müdürün hesaba çekmesinden korkmayarak, hak eden öğrencisine performanstan 50-55 puan verebilen kaç babayiğit öğretmen vardır?

Ne dersiniz? Karnelere yeniden ‘Hal ve Gidiş’ hanesi eklensin mi?