Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Selim EROĞLU


HAPANALTI

Eskiden Terme ile özdeşleşmiş bir Hapanaltımız vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor.


Eskiden Terme ile özdeşleşmiş bir Hapanaltımız vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor.

Eskiler çok iyi bilirler Terme demek, Hapanaltı demekti. Burası ilçemizin ticaret merkeziydi. Bütün ekonomik ve ona bağlı sosyal hayat adeta buradan sevk ve idare edilirdi. Çarşıya gelip de Hapanaltı´na uğramamak zül addedilirdi, ayıp sayılırdı.
Hapanaltı´nda buluşulur, Hapanaltı´nda selamlaşılırdı.

Ben de Hapanaltı´nı çocukluğumdan ayan beyan hatırlıyorum

İdris Kulaç kardeşimiz Hapanaltı´nın hatıralarda da olsa yaşatılması için takdire şayan çalışmalar yapıyor. Ondan öğrendim. Burası 1936´da yapılmış, 1977´de yıkılmış Tam 41 yıl ilçemize ve bölgemize hizmet vermiş.

Çocukluğumda en büyük hayalimiz , senede 3-5 defa da olsa köyden çarşıya inmek; sinemaya gitmek, kiralık bisiklete binmek, Hacı´nın yerinde kaymaklı yemek, Hapanaltı´na uğramak, yağlı yemekti. O zamanlar köylüler Terme´nin içine çarşı, pideye yağlı, dondurmaya da kaymaklı derlerdi.

Çarşının en kalabalık yeri Hapanaltı´ydı. Burada, satıcılar, alıcılar, miyancılar seyirciler sürekli harekat halindeydiler. Konuşmalar, bağrışmalar, naralar, pazarlıklar, koşuşturmacalar gırla giderdi. Satıcılarla alıcılar çoğu kere el sıkışarak sıkı bir pazarlığa girişirlerdi. Saatlerce ellerin sallandığını bilirim. Ama kâr, ama zarar, miyancılar sayesinde alış-veriş mutlaka gerçekleşirdi.
Burası, dört tarafı açık, üstü kiremitle kaplı bir nevi özel pazaryeriydi.


Ekseriya köylülerin ürettiği un, yağ, süt, yoğurt, peynir, yumurta, sebze, meyve; kısmen fabrikasyon sayılabilecek çalı süpürgesi, boyunduruk, boyunduruk postu, zevle, zevle ipi, öküz arabası kayışı, hayvan yuları, eyer, koşum takımları? satılırdı.
Köylüler ürettiklerini satarlar, elde ettikleriyle de ihtiyaçlarını alırlardı.
Bugünkü nesiller nereden bilsinler zevleyi, kayışı, boyunduruğu, eyeri?
Çağ deyişti, öküzün yerini tıraktör aldı, haliyle hayat da, ihtiyaçlar da, buna bağlı olarak kelimeler de değişti.
Bunlar olmadan üretim yapamazdınız. Kayışım kopması hayatın kopması demekti.
Zevlenin kırılması şimdilerde motorun yatak sarması gibi bir şeydi.


Eski sosyal ve ekonomik hayat atasözlerimize bile girmiş. ´´ Oha vardır, öküz durdurur; oha vardır, zevle kırdırır´´ diye. Bugünkü nesle bunu nasıl izah edeceğiz. Tam açıklayabilmek için geçmiş hayatı temsili de olsa yeniden canlandırmamız lazım.
Oha, öküzün firenidir. Oha demeden öküzler durmaz. Oha demenin bir usulü, bir kaidesi, bir adabı, bir tecrübesi vardır. Usulüne uygun söylenirse öküzler hiçbir şeye zarar vermeden adabınca durur. Usulüne uygun söylenmezse öküzler ani firen yapar ve en azından zevleyi kırarak bir yerlere zarar verirler. Bu, tamamen tecrübeyle ve ehil olmakla alakalı bir durumdur.
O zaman yeni zevle almak için ver elini Hapanaltı.
Biz, hep hapanaltı diyoruz ama aslı kapanaltıymış.
Hapan kelimesini sözlüklerde bulamadım.
Onun yerine ´kapan´ kelimesinin bir çok manası var.
Kapan için sözlüklerde şunlar yazıyor:


Büyük terazi, büyük tartı aleti. Zahire deposu ve pazarı. Eskiden gümrüğe de kapan deliniyormuş. Arapça ´kabban´ kelimesinden geliyormuş. Pazara satılmak üzere gelen yiyecek maddelerinin tartıldığı resmi büyük kantar ve bu kantarın bulunduğu yer, diye de tarif ediliyor.


Kapandan sorumlu olan ve kapanın vergilerini toplayan vazifeliye ´kapan emini´ deniliyormuş. Kadı adına kapana gelen malların taban fiyatını tayin eden , adaletli dağıtımını ve özellikle devlet ihtiyaçların karşılanmasını takip eden vazifeliye ise ´kapan naibi´ adı veriliyormuş.


Buradan anladığımıza göre Hapanaltı Terme´nin gümrüğüymüş. İthalat, ihracat buradan gerçekleştiriliyormuş.
Galat-ı meşhur olmuş, kapana hapan demişiz. Dilimize ve günlük hayatımıza öyle de yerleşmiş.
Samsun´da ve İstanbul´da Unkapanı semtleri var. Un pazarı anlamına geliyor.


Sırf Hapanaltı´ndan yola çıkarak bile ilçemizin ne kadar eski bir ticaret merkezi olduğunu kanaatine varabiliriz.
Hapanaltı yıkılmalı mıydı? Yaşatılabilse daha iyi olmaz mıydı.?


Yıkılan sadece Hapanaltı olmamış, onunla birlikte bir kültür, bir tarih de yıkılmış. Enkazın altın da hatıralarımız kalmış.
Hatırlalar gün yüzüne çıkmayı bekliyor.