Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Hasan ÖZDEMİR


HAŞHAŞÎLER

HAŞHAŞÎLER


İnanın, yarın için mutlu, huzurlu, hep birlikte kardeşçe yaşayan, geleceğe güvenle bakan, bir Türkiye hayal etmek istiyorum. Olmuyor, olmayacak galiba. En çok güvendiğimiz yargıda bir çeteleşme varsa, tabi ki onu temizlemek gerekir. Ama cemaatçi yargının alternatifi, hükümet yanlısı yargı olmamalıdır. Tam tersine kimseye ait olmayan, herkesi her kesimi kucaklayan, vicdanının sesini dinleyen bir yargı sistemine ihtiyacımız vardır. Bu yargı elemanları dışarıdan ithal edilmeyecek, kendi içimizden olacaktır.

Yıllardır düzenlenen Türkçe olimpiyatlarında gururla alkışlanan, adından övgüyle söz edilen, ağabeyler, ablalar diye hitap edilen kişiler şimdilerde Haşhaşiler diye nitelendiriliyor. Kimdir bu Haşhaşiler bakalım.
Çeşitli tarih kaynaklarına göre, Haşhaşiler, 1090 yılının Eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüt. Tarikat 11. yüzyılda İsmaililik mezhebi esaslarına dayanan Fatımiler devleti içindeki dinsel bir hizipleşme sonucu ortaya çıkmıştır. Bu hizipleşme sonucu ortaya çıkan iki koldan biri olan Nizarilik kolunun temsilcisi olan Haşhaşin Tarikatı önce İran, sonra da Suriye`ye yayılmıştır. Kuşatılması ve ele geçirilmesi güç kaleler temelinde örgütlenmiş olan Haşhaşin Tarikatı önemli kişilere yönelik suikastlere dayanan etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli ve farklı bir güç olarak ortaya çıkmıştır. Haşhaşin Tarikatı ideolojik açıdan dönemin Sünni siyasi ve dini çevrelerini düşman olarak görmüşlerdir. Özel olarak da Abbasi Halifeliği ve onun koruyucusu olan Büyük Selçuklu Devleti esas düşmanları olmuşlardır. Bununla birlikte Haşhaşinlerin Haçlıları ve Moğolları hedef alan bazı saldırıları da olmuştur.

Topluluk, suikastleriyle tanınırken, iddialara göre suikastlerden önce kendilerinden geçmek için içtikleri haşhaştan isimlerini almışlardır. Topluluğun, Büyük Selçuklu Devleti zamanında terör estirip, pekçok üst düzey devlet adamını ve Abbasi soyunu öldürdüğü biliniyor. Bu kötü şöhretleri sayesinde, çoğu Batı dilinde suikastçi anlamına gelen assasin kelimesi Haşhaşi kelimesinden gelmiştir. Romanlara, filmlere hatta oyunlara bile konu olan Haşhaşiler, sarp bir kayalığın tepesinde, ulaşılmaz Alamut Kalesi`nde yaşamışlardır. Rivayete göre Hasan Sabbah, fedaisi olarak seçilen kişilere önce haşhaş verilerek sarhoş ediliyor. Fedai gözlerini açmaya çalıştığında kendisini cennette sanıp hülyalara dalıyor. Yanında hurileri, esmer ve sarışın kızları görmeye başlayan gençler, haşhaş verilerek yeniden uyutuluyor. Herhangi bir suikasta gideceği zaman, bu tür vaatlerle kandırılan delikanlılar gözünü budaktan esirgemeyip yaşayacağı güzel günlerin hayaliyle, Hasan Sabbah`ın suikast emirlerini yerine getiriyorlardı.

Dileğimiz böyle günlerin, bir daha yaşanmaması. Bunlardan ders çıkarılarak daha huzurlu bir Türkiye için el ele verilerek çalışılması gerekir. Yoksa hepimiz bu işten zararlı çıkacağız.
Kalın sağlıcakla…