Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


HASSASİYET

HASSASİYET


    İmam-ı Azam, büyük bir alim olmanın yanı sıra iyi bir ticaret erbabıymış da. Ticaret yaparak geçimini sağlıyormuş. Kimseye el açmayı sevmezmiş.  Zaman zaman ticarette ortaklık yaptığı da oluyormuş. 
    Ortağı uzaklardaymış.  
    Bir gün ,  ortağına satması için 10 top kumaş göndermiş. Kumaşların bütün özelliklerini  söylemiş. '' On top kumaşın bir topunda çok az bir güneş yanığı var.  Diğerlerine nazaran hafiften solmuş durumda. Bu durumu müşteriye söylersin. Diğerlerinden az ucuza verirsin'' diye tembihlemiş.
    Bir zaman sonra ortağı çıkagelmiş.  Kumaşların tamamını iyi fiyata sattığını söylemiş. İmam-ı Azam'ın  payına düşen miktarı çıkarıp vermiş.
    Payını alan İmam-ı Azam'ın aklına soluk kumaşın durumu gelmiş.  ''Söylediğim durumu müşteriye bildirdin mi'' diye sual etmiş.
    ''Yok, unuttum'' demiş ortağı. ''Ayrıca gerek kalmadı, müşteri on topun tamamını olduğu gibi satın aldı'' diye de ilave etmiş.
    ''Eyvah!'' demiş İmam-ı  Azam. ''Helale haram karıştı, ben haram bulaşan bu parayı yiyemem , çoluk çocuğuma da yediremem'' deyip  paranın tamamını dağıtmış.
    Şimdilerde kaldı mı böyle bir hassasiyet!...
    Pazar Camiinden çıkmıştım. Ayaküstü sohbet ediyorduk. Kim olduğumu soran ,  yaşı kemale ermiş hocam ( İsmi bende mahfuz )  bir hatırasını anlattı:
    ''Çocukken , çarşıya gelmek üzere evden çıkınca, babam bize harçlığımızı verir, ayriyeten de yol parası verirdi. Ola ki yol parasını vermeden çarşıya inersek bu parayı bir fakir talebeye vermemizi tembihlerdi. Artık bu paranın bizim olmadığını sıkı sıkıya söylerdi. Ben ta o zamandan beri bunu böyle uyguluyorum. İnanın çok bereketini gördüm. Deneyin , siz de göreceksiniz,'' dedi.
    Kaçımızda var  bu hassasiyet!...
    Bir Hoca Efendi vaaz ediyordu.
     ''Ey hayır işleriyle meşgul olanlar! Size yardım olarak bırakılan paraya aman ha, el sürmeyiniz. Vebali çok büyüktür. Kamu ve vakıf malına el sürmek büyük günahtır. Yoksa iki yakanız bir araya gelmez. Değil el sürmek, yeni parayı cebinizdeki eski parayla bile değiştirmek felaketinize sebep olur. Bu iş, bu kadar hassastır.''
     Kadı mı böyle bir hassasiyet!...
     Kendisine, soğuk Ankara ayazında paltosunu emanet veren  Akif'e , arkadaşı serzenişte bulunmuş: '' İstiklal Marşı için konulan para ödülünü kabul edip kendine bir palto alsaydın ve benim paltomu giymek zorunda kalmasaydın'' demiş.
    Bu lafı duyan Akif, o kadar kahırlanmış ki, bir daha ömrü boyunca kimseden emanet bir şey almamış.
    Kaçımızda var böyle hassasiyet!...
    Adam yüzde yetmiş indirim yaptık diyor. Üzerinde bin lira yazan ayakkabıyı üç yüz liraya indirdim diyor.  Bin liralık bir şey nasıl üç yüz lira olur? Benim kafam karıştı.
    Sizin karışmadı mı?
    Ne dersiniz, güvensizliğimiz, bereketsizliğimiz hassasiyetimizi  kaybettiğimizden olmasın?
    Hassasiyet güzel şeydir.
    Hassasiyet hususunda hassas olanlara ne mutlu.