Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Seyfi GÜNAÇTI


HATİM ve MEAL

HATİM ve MEAL


 Kuran-ı Kerim konusunda en çok duyduğumuz eleştirilerin başında, “Neden mukabelelerde ve hatim için okunduğu kadar Kuran'ın manası okunmuyor ve anlatılmıyor?” sorusu geliyor.
Manasının okunmuyor olmasına fazla itirazımız yoktur. Kuran-ı Kerim'in lâfzının okunduğu kadar, manasının okunmadığı doğrudur. Ancak bunun sebepleri vardır. 
Kuran-ı Kerim'i dört beş defa hatmetmiş kimselerin çoğu mealini (manasını) bir kere bile okumamıştır. Hatta Kuran'ı hatmeden yüz kişiye sorsanız, mealini baştan sona okuyan kaç kişi bulabilirsiniz? Bunu sadece sıradan vatandaşa değil imamlara ve din görevlilerine de sorsanız farklı bir cevap alabileceğinizi sanmıyorum. Kendimi de bu gruba dahil ediyorum. 
İmam Hatip Okulu lise birinci sınıftan itibaren senede en az bir kere hatim yapmışımdır. Mealine gelince hayatımda ancak bir kere baştan sona okuduğumu itiraf ediyorum. Daha fazla meâl okumuş olanları tebrik ediyorum. 
Kuran-ı Kerim Meâlini hatim etmemize, Türk Eğitim-Sen'deki arkadaşlar vesile olmuştur. Sendika lokalinde meâl okumaya kimin önerisi ile başladık, hatırlamıyorum. Ancak her kim ise Allah ondan razı olsun. Bunun sevabı bir yana, o arkadaşın sayesinde “Ben Kuran'ın meâlini baştan sona bir kere okudum” diyebiliyorum.
Kur'an Meâlini hiç hatim yapmamış olanları eleştirmiyorum. Elbette bunun haklı sayılabilecek sebepleri var. 
İmamlar olsun, diğer din görevlileri olsun; okullarda aldıkları eğitim sırasında Tefsir dersi okumuşlardır. Tefsir; Kuran-ı Kerim surelerinin ve ayetlerin çeşitli yönleriyle geniş olarak açıklandığı bir derstir, bir ilimdir. Fatiha Suresi Kuran-ı Kerim'de bir sayfa iken, Elmalılı Hamdi Yazır “Hak Dini Kur'an Dili” isimli tefsirinde bu sureyi tam 125 sayfa olarak açıklamıştır. Bu kadar olmasa da diğer surelerin tefsiri de bire iki, bire üç sayfa tutar.
Din görevlileri tefsir dışında ayetlerin manalarına yer veren ve İslâm'ın esaslarını çeşitli yönleriyle ele alan Akait, Hadis, Kelâm, Fıkıh gibi dersler de görmüşlerdir. Ben de hem İmam Hatip Okulu'nda hem de Yüksek İslâm Enstitüsü'nde bu dersleri gördüm. 
Müftüler, vaizler, imamlar dini bir konuyu cemaate anlatmak istediklerinde, konuları ile ilgili âyetleri Kuran-ı Kerim'den bulur ve not ederler. Zaten ayetlerin çoğu onların hafızasındadır. Kur'an Meâlini sıra ile okumamış olsalar bile, neredeyse ayetlerin tamamına yakınını bilirler. Ayrıca konularına göre âyetleri içeren dini kitaplar vardır. Yanlış anlaşılmasın, bu bakımdan din görevlileri baştan sona meâl okumaya ihtiyaç hissetmezler. Bu, eksiklik de sayılmaz.
Ancak mukabele programına benzer bir “Meâl Okuma” programı yapılsa elbette iyi olur. Camilerde herkese uyacak bir saatte meâl okuma programı düzenlense, acaba cemaatten kaç kişi katılır, o ayrı bir konu.
Meâl okumak, Kuran-ı Kerim'in aslını okumak gibi çabuk yürümüyor. Biz sendikada meâl okumayı bir kış sezonunda bitirememiştik de bir bölümü sonraki seneye kalmıştı. Mukabelede bir cüzü (20 sayfa) kırk dakikada okuyorlar. Lâkin kırk dakikada beş sayfa meâli bitiremiyorsun. Okunan ayetlerle ilgili sorular geliyor. Haliyle cevapları da zaman alıyor.
İyi niyetle eleştiri yapanlara sözümüz yoktur. Fakat bazılarının niyetinin üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu, ifadelerinden anlaşılıyor. Kuran'ın manasını öğrenmek istedi de kim kaynak bulamadı? Hangi kitapçıya gitti de Kuran-ı Kerim Meali bulamadı? Hangi hocaya sordu da merak ettiği konu hakkında bilgi alamadı?
Biz Kuran'ın hem okunması hem de anlaşılmasından yanayız. 
Yazımızı Ali Ulvi Kurucu'nun dizeleri ile bitiriyorum:
“Bambaşka ufuklar açıyor ruhlara Kur'an/Yükseltmededir marifet iklimine her an,
Allah'a dayan, gâyene tevfîkini versin/ Kur`ân'a sarılmazsan eğer ye'se düşersin.”