Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Zeki ORDU


HEKİMOĞLU EFSANESİ

HEKİMOĞLU EFSANESİ


Biz “Hekimoğlu”ndan değil bir eserden bahsedeceğiz.

“Hekimoğlu Efsanesi”
“Hayat Yayınları” tarafından neşredilen biyografik bir roman. Baha Rahmi Özen imzasıyla 2013 yılı ortalarında okuruyla buluşan bu eser hakkında birkaç kelam etmek istedik.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ben münekkit/eleştirmen değilim. Çünkü eleştiri ciddi bir iştir. Ehliyet ister, bilgi ister ve tarafsızlık ister. Okuyucu ile eser arasında bir “köprü” vazifesi görür. Biz olsa olsa şahsi fikirlerimizi ortaya koyarız. Bu açıdan haddi aşmamaya azami gayret edeceğiz.

Konu Perşembe, Fatsa ve Ünye civarlarında geçmektedir. Olay bir hayal ürünü değil hakikattir. Roman sanatının “inceliği ve özelliğinin” dışında kurmaca bir şey yoktur. Böyle bir olayın adı geçen bölgede olduğu kesindir ve “Hekimoğlu” bizatihi bir efsanedir.

Romanda kullanılan dilin sade olması anlamayı kolaylaştırmaktadır. “Hortlak (240), hırbo (267), pörtlemiş göz (268) gibi ifadelerin yöresel olarak kullanılması, okuyucuyu olayların kavramasına etki etmesini sağlamaktadır.
Eserde ikilemelerin kullanılması dikkat çekicidir. “Öbek öbek” (50), “pınar pınar” (241), “cıvıl cıvıl” (310), “katar katar (490) bunlardan birkaçıdır.

Bazen cümleler kendi içinde yorumlu olmakla birlikte okuyucunun dikkatini çekecek özelliktedir. “ – yine çiğneyecekti bilinmeyen ökçeler, yaralanmış dönüşü.” (240)
Bazen de muhatabının iç halini satırlara döküyordu “…. Narin kızın ruh maverası.” (241) diye biten cümlesiyle.
İşte romandan alınmış ve muhayyileyi allak bullak eden bazı cümleler:

“ – Yürek yitirmek; izahı mümkün olmayan bir şeydir evlat!” (10)
“ - Gecenin gergefinde akrep, örümceğin kozasını tutmuş.”(242)
“Gönül mangalında ancak aşk ateşi daim yanar.” (333)
“Dudaklar, duanın alevli lezzetinin doruğunda firuze olduğu halde; hiçbir dilek bulmuyordu, kutlu yerini.” ( 384)
“Müftü efendi, güz el sesiyle Karataş Köyü camisinin minaresinden önce yürekleri mest eden, çok duygulu bir sala okudu.” (435)

Romanın birçok yerinde buna benzer kah can alıcı, kah gönül açıcı ifadelere rastlamak mümkün. Mümkün mümkün olmasına da kırka yakın eseri neşredilmiş bir yazarın eserlerini ülkeye tanıtmak kültür bakanlarımız tarafından mümkün olmamış maalesef.

Kendi hayal ve gerçek dışı hezeyanları kaleme alıp büyük sanatçı sayılanları görünce; kalemini gerçekleri anlatan kişilerin “yeterince” tanıtılmamasını bir kültür meraklısı olarak esefle karşılıyorum. Kim veya kimler ne kadar görmezden gelirse gelsin bizin için yazarımızın hükmünü bir beyitle açıklamak düşer:

“Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten”

Baha Rahmi Özen hocamıza nice ölümsüz eserler vermesini temennisiyle sağlık ve huzurlu bir ömür diliyorum.