Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


HER NE YİTİRMİŞSE ŞU YORGO

HER NE YİTİRMİŞSE ŞU YORGO


Ve çıplak ayaklı kadın, konuşuyor:

‘Hayli zaman oldu, sen bu elden gideli.’

‘Demek bilemiyorsun, ne kadar yıl geçtiğini?’

Yunus, Yusuf’a; Karaçalı’dan niçin ayrıldığını soruyor.

Yusuf;

‘Kendimi bulmağa gitmiştim!’ diyor.

‘Kendini bulmağa mı?’

‘Susamışlığımı gidermeğe, hamlığımdan arınmağa…’

Yunus, bu derunî sözleri duyunca:

‘Sen hâlâ bizim zor anlayabildiğimiz dilde konuşuyorsun!’ diyor. ‘Biz, bu dilden anlayamıyoruz. Yalın sözcüklerle zor ifade ediyoruz, kendimizi.’

‘Öyleyim Yorgo!’ diyor, Yusuf. ‘Üstadım Yunus’un dediği gibi öd ağacı misal yanarım; tütünüm göklere seher yelidir.’

Yunus, kendini Yusuf’un ayaklarına atıyor:

‘Eğer hâlâ Yunus olamadımsa çiğne, beni!’ diyor. ‘Ayaklarının altına al, toprak gibi çiğne! Öldürsün ayakların, nefsimi. Ancak böyle affettirebilirim sana kendimi!’ diyor. ‘Eğer, hâlâ Yunus olamadımsa; başımı şu üstünde oturduğun kütüğe çarpmak istiyorum. Öyle bir çarpayım ki, içi dışına çıksın. Beynim ve pişmanlığım yerlere dökülüp saçılsın.’

Yusuf’un ışıldayan gözlerinden inci mercan güher damlalar, çenesine doğru akıp gidiyor. Eski adı Yorgo olan Yunus’un bir zamanlar işlediği onca kötülükleri karşısında olgunluk ve tanımsız tevazusunu gösteriyor:

‘Üzülme Yunus!’ diyor. ‘Eğer yüreğini arındırmışsan; ha Yorgo demişim sana, ha Yunus… Ellerimi, ayaklarımı da öpmene gerek yok. Kendini üzme! Arındığına inanmışsan ve beni, dilimi, yüreğimi ve duygularımı anlamışsan bu yeter.’

Yunus, Yusuf’u yıllardır gittiği her yerde aradığını söylüyor.

‘Sizi, hiçbir yerde bulamayınca; mutlaka bir gün Karaçalı’ya gelir diye buraya geldim.’ diyor. Üstünde oturduğu kütüğü kast ederek; ‘Şu ağaç, yarın bana şahit olsun ki; aylardır bunun üstünde hep seni andım, seni bekledim.’

Yorgo, her ne yitirmişse; bulduğu şeyler daha güzel, daha büyük, daha ulvi, daha hakikat…