Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Yılmaz İMANLIK


HİKÂYELER VE İSTASYONLAR

HİKÂYELER VE İSTASYONLAR


Hep böyle biter benim hikâyelerim.
Başlar kopmalar, bomboş kalır ellerim.
Ne zordur bitmeyen hikâyeler yazmak,
Gözyaşlarım yetmez, solar güllerim.

Belki de kaçmalıyım yeni başlangıçlardan
Koparıp atmalıyım gökyüzünden
Yeni doğan bütün yıldızları.
Yeni hikâyeler, çarpıp çarpıp parçalanmalı
Yüreğimin âsi duvarlarında.
Âh yüreğim!
Katılaşabilir misin o kadar?
Bilirim seni, asla yapamazsın.
Kim çalarsa kapını, hemen sarılırsın
Sonra… İçini sızlatınca ayrılıklar,
Hemencecik darılırsın…

Büyük şehirlerin umarsız ışıkları,
Yakar kirpiklerime konan bütün düşleri.
Küçük şehirlerin sokak lambalarına vurulurum
Özlemim tüllenir tomurcuk tomurcuk.
Hikâyelerimden ayıramam zehirli sarmaşıkları
Çaresiz kalır içimdeki çocuk…

Hikâyelerimde istasyonlar çıkar önüme,
Soğuk ve acımasız haramiler gibi.
Önce güllerimi isterler benden sonra yüreğimi.
Mutluluk taşıyan valizim düşer elimden.
Âh isterler benden beni!
Mutluluk adına bir şey yoksa bavulumda,
Hemen âzat eder beni istasyonlar
Vagonlar dolusu hüzün taşır yollar,
Git git bitmez

 

 NÂR-I AŞK

Yüreğimin duvarlarına çarpan ne çok dalga var
Ak köpükler hülyalarımı dişleyen bir canavar.

Şimdi kırmızı güllere hasret içimdeki bahar
Ben âh ettikçe yıllarımı tırmalar acımasız hâr

Hep kış mıdır mevsimlerin, hiç erimez mi kar?
Sıcaklığına muhtacım, nerdesin ey sevdakâr?

Kar kütükleri geçiyor yanımdan, tut elimden yâr
Sımsıcak bir mevsim gibi sarsın bizi özge diyâr.

İkimizin de gözlerinin içinde yansın aşk-ı nâr
Dizlerinin dibi yeter bana, istemem başka kenar.

Üşümem artık yeter ki beni saçlarınla sar.
Uykuya dalayım yanında,yastığım ruhsâr.