Bugün, 5 Mayıs 2024 Pazar

Seyfi GÜNAÇTI


Hırsızlık mı Cinayet mi?

Hırsızlık mı Cinayet mi?


Geçenlerde okumakta olduğum bir gazetedeki yazı bende bazı çağrışımlar yaptı. Sonra da bu yazı ortaya çıktı. Neler olmuş, gelin hep birlikte görelim.
“Hırsızlık değil cinayet” başlıklı haberden bir bölüm:
“Kocaeli Darıca'daki Farabi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin trafo binasına giren hırsızlar 150 bin TL değerindeki kabloları çaldı. Yoğun bakım ünitesinde tedavi gören 52 hasta çevredeki hastanelere nakledildi… Hastanenin arka kısmında bulunan trafo binasının açık olan kapısından giren hırsızlar, demir makasıyla elektrik kablolarını kesti.” (Yeni Şafak, 11.04.2024)
Bu kadarı bana yetti. Burada üzerinde konuşulacak birkaç konu var.
a)Önce başlığa bakalım. “Hırsızlık değil cinayet” demiş. 
Doğru demiş. Yalnız bir eksik var. “Hem hırsızlık hem cinayet!” demesi daha uygun olurdu. Çünkü kabloları çalan hırsızlar sadece maddi kayba sebep olmakla kalmadılar, elektriksiz kalan yoğun bakım ünitesindeki hastaların hayatına da kast ettiler. Eğer çevrede hastaların nakledileceği yeterli sağlık kurumu olmasaydı, yoğun bakımdaki hastalardan bazıları belki de ölecekti. Öyleyse bu hırsızlar yakalanırsa hem hırsızlıktan hem de cinayete teşebbüsten yargılanmalıdır.
b)Burası Müslüman bir ülke. Yetkililer halkın % 95'inin Müslüman olduğunu söylüyor. Hadi biraz daha esnek olalım, Müslümanların oranı % 90 diyelim. Müslümanların çoğunlukta olduğu bir toplumda bu hainlik, bu vicdansızlık nasıl olur? Bu insanlar, Müslüman toplumda yetişmedi mi? 
Müslüman ülkedeyiz diyoruz ama çevrenizde kaç tane örnek Müslüman görebiliyorsunuz? Pazarcı esnafı, Hz. Muhammed(SAS)'in “Bizi aldatan bizden değildir” sözünü bilmezden gelir, seni aldatır. Tezgahın ön tarafına malın iyisini yerleştirir, sana arkadan bozuk ya da önde gösterdiği mal ile alâkası olmayan malı verir. Nerede dürüstlük, nerede Müslümanlık?
c)Gelelim emniyet tedbirlerine. 
Haberde “trafo binasının açık olan kapısından giren hırsızlar…” diyor. 
Görevliler, yetkililer! Siz binanın kapısını neden açık bırakıyorsunuz? Tevekkülün, “Elinden gelen bütün tedbirleri aldıktan sonra Allah'a güvenmek” olduğunu bilmiyor musunuz? Tedbirini almamış ve kapıyı açık bırakmışsan sen de sorumlusun? 
Meselenin can alıcı noktalarından birisi de burası. Acaba o görevlilere 'görevi ihmal'den dolayı hesap sorulmuş mudur yoksa bütün suç hırsızlara mı yüklenmiştir? 
Bizde genelde öyle olur. 6 Şubat depreminde yıkılan binaların sorumlusu olarak müteahhitler gözaltına alındı. Doğru, malzemeden çalma varsa bunu onlar yapmıştır. Peki ya kontrol makamında olanlar? Onlara bir şey soruldu mu? Belediyenin inşaatları kontrol eden birimi var. Yapı Kontrol Mühendisleri var. Bunlar görevlerini yaptılar mı, inşaatın her aşamasında gidip yapılan işi kontrol ettiler mi? Görevlerini yapmış olsalar, eksik malzeme ile ya da projeye aykırı bina yapıldığını görürler ve engel olurlardı. O zaman hiç olmazsa bu kadar can kaybı olmazdı.
İşin bu tarafını arayan, gören yok! Böyle olduğu sürece bu memlekette yolsuzluk tükenmez. Madem yeri geldi, bir daha hatırlatayım. Hangi kurumda, hangi birimde olursa olsun kontrol makamında olanlar ve amirler göz yummadıkça memlekette yolsuzluk olmaz. Eğer bir yerde yolsuzluk varsa, bilin ki kontrol makamında olanlar ya göz yummuşlar ya da görevi ihmal etmişlerdir. Bu bakımdan sadece yolsuzluk yapanlar değil kontrol makamında olanlar da sorumludur. Onlardan da hesap sorulmalıdır. Boşuna dememişler, “Balık baştan kokar” diye!
İnanmadınız mı, “olamaz” mı dediniz. Ben hem görevim dolayısıyla örneklerini bizzat gördüm yaşadım, hem de çevremden dinledim. Kısmetse bu konuyu başka bir gün işleriz.
Otuz dokuz yıl Almanya'da yaşadıktan sonra baba memleketi Kayseri'ye yerleşen bir hanımefendi, “Memlekette yaşadığım şu iki buçuk yıl içinde, Almanya'da 39 yılda görmediğim şeyleri gördüm. İnsanımız bütün ülke sorunlarının sebebini hükümete yüklüyor, her şeyi devletten bekliyor. Halbuki asıl sorun, sadece kendi çıkarını düşünen insanımız. Kul hakkı diye bir anlayış kalmamış! Uzaya da çıksak insanımız insan olmadıktan sonra bu memleket hiçbir yere varamaz” demiş.
Üzerinde düşünmeye değer!