Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

B.Rahmi ÖZEN


HÜDAYİ YOLUNDAN HÜDA'YA

HÜDAYİ YOLUNDAN HÜDA'YA


 Hüdayi yolu…
Ve Hüdayi yolundan Huda'ya…
Başkalarını düşünmemek üzere kurulmuş, emeği ucuzlatıp yağmalamak üzerine inşa edilmiş modern zamanların soğuk ikliminde, Hüdayi'nin kış ortasında üzüm bulma umuduyla ayağa kalkması gibi, 'sevdiğinden vererek hayra erişme' düsturu, yetimlerin saçlarını okşama inceliği, yoksulları utandırmadan sevindirme nezaketi hep diri tutulur bu yolda. 
Bu ocakta pişenleri, bu ocakta birikenleri, bu ocağa bağışlananları dağıtmak için gece gündüz koşturanlar, secdelerde gözyaşıyla ıslananların yanık ilticalarına ve makbul dualarına şahit oldular. 
Hesaba gelmez derinlikteki pişmanlık girdaplarında çırpınanların yeniden düze çıkmasına ışık tutup, can simidi oldular. Yani nice ulvî sevincin, nice kutsi dostluğun mayası oldular. 
Suskun kalplere, yaralı gönüllere, dizleri kanayan yetim ve öksüzlere, çaresiz kadın ve erkeklere, buz kesmiş odalara, aş pişmeyen mutfaklara, huzur dilencisi sokaklara, şehre küskün varoşlara sıcak bir şefkat; serince bir teselli, ışıl ışıl bir umut olup akanların yolu ne tatlı bir yoldur. 
Tebrik ederim bu yolu seçmiş yiğitleri.
Mübarek ola…
'Gel, gel, ne olursan ol, bu dergâh ümitsizlik dergâhı değil' diyen Mevlana çağrısıyla çağıralım. Ümitsizleri ve garipleri kanadı kırık bir kuş gibi kalmışları bağrımıza basalım. 
Sevdiklerini betonların altında bırakmışların acısı, yuvalarını sele vermişlerin sancısı, kardeşleri amansız dalgalar arasında can vermişlerin sızısı, çocuğuna doktor ve ilaç bulamayanların telaşı, hastalığına çare arayanların ağlayışı önce bu yuvada hissedilir. 
Sırmalı kaftanını omzundan sıyırıp atan Hüdâyi misali rahatını ve uykusunu, evini-barkını bırakıp, yollara düşecektir Hüdâyi gönüllüleri. Kimi kez, devletin varamadığı yerlerde, yardımın erişemediği köşelerde aş dağıtırken, kimi kez yara sararken görülürler bu ipek yolun altın kalpli yolcuları…
Onların sayesinde nice yuvalar dağılmaktan kurtulur; nice yuvalar kurulur. 
Her dem; peynirinden zeytinine, ekmeğinden şekerine, unundan yağına; binlerce yoksulun ihtiyacı, düzenli olarak bu yuvadan karşılanır. 
Çocuk yüzlere tebessümler, kimsesiz sokaklara mutluluklar, aşsız evlere sevinçler taşınır bu yuvadan. 
Afrika'da, Orta Asya'da, Açe'de, Endonezya'da, Somale'de, Haiti'de maneviyatın güler yüzünden tebessümler taşınır.
Oralara canlı Türk bayrakları gider ve iyilik rüzgârının eliyle doruklara yücelmiş yürekler dalgalanır.
Her köşede yalnızların yanı başında, varoşların huzursuz sokaklarında, yoksul evlerin susuz, ekmeksiz odalarında aş verip gönül alırken, iş verip dua alırken, umut olup umutlanırken resmedilir Hüdâyi gönüllüleri. Bu yolla yücelirle Huda'nın katına. Ölürlerken melekler gülümser bu yolda yürüyenlerin merhamet saçan yüzlerine.  
‘Haydi!' derler onlara. 'Seni Huda'ya götüreceğiz! Orda canını çektiği her şey var.’