Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Mehmet TÜRKAN


İKİ ARA BİR DERE

İKİ ARA BİR DERE


    Bazı dostlarımız ve okurlarımız neden güncel konular yazmadığımızı soruyorlar.  Aslında memleketimizde gündelik yazı yazan fıkra yazarlarının işleri aslında çok kolay aslında. Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız her gün yeni bir gündem ve olay ile karşı karşıyasınız demektir. Bugün ne yazsam demeye gerek kalmadan kolayca yazacak gündem konuları bulunabilmektedirler.  Ancak bizim gibi yazar-çizerlerin ise işi çok zor. Yazacağımız gündelik yazıların biz farkına varmasak bile, ya da anlaşılan konuyu kast etmesek bile mutlaka zülf-i yâre dokunması muhtemel olmaktadır. Bu sebeple aslında yazacağımız çok konu var diyoruz ama ölçüyoruz biçiyoruz fakat tekrar konular deryasında, ortalıkta bir sürü gündem var olmasına rağmen dudaklarımızı ısırarak konu aramaya başlıyoruz. 
Yine her zaman sığındığım gibi yine bir şiire sınıyorum ve Hayyam'dan bir dörtlüğe yer vermek ve gündemden uzak birkaç kelam etmek istiyorum.
    “Sağ elimde câm-ı gülgûn, sol elimde Kur'an-ı Mübîn,
    Gâh helâle yoldaşız, gâhî bize yoldaş haram,
    Kalmadık ham ruhlu amma olmadık pişkin hiç de,
    Biz ne tam kâfir olduk, ne müslümân-ı tamam.”
    Mısralar hemen hemen anlaşılıyor diye anlamlarını vermiyor bir tamlamanın anlamını vermekle yetiniyorum.
Câm-ı gülgûn- Kırmızı renkli içki kadehi
    Tam de bizi anlatan bir rubai, bir dörtlük. Bir türlü tam safımızı ve yerimizi belli edemiyoruz. Bir bakıyoruz tam salih Müslüman oluyoruz. Mangalda kül bırakmıyoruz. Her gün ahkâm kesip Kudüs'ü bile kurtarıyoruz. Ertesi gün bakıyoruz günah ve haram peşindeyiz, faizden bir cür'a nuş ediyoruz. Sanki hem Kur'an okuyor hem de İncil'den terennüm ediyoruz.     
    Her türlü günahı işliyoruz kalbimiz temiz deyip kurtuluyoruz işin içinden. Bir işimiz başka öbür işimiz başka. Bir standart tutturup tam tarafımızı belli edemiyoruz. Hani bir hikâye anlatılır. Hz. İbrahim ateşe atılınca bir serçe de ağzına bir damla su almış ateşi söndürmeye gidiyor. Görenler “Bire serçe senin bir damla suyundan ne olacak, bu koca Nemrut'un ateşine ne yapar.” deyince “Evet ben de biliyorum bir damla sudan hiçbir şey olmaz ama hiç olmaz ise safım belli olsun. Diyor. Yani kısaca İbrahim'in yani Hakk'ın yanında mıyım yoksa Firavun'un yanında mıyım belli olsun diyor.
    Ömer Hayyam bu rubaisinde aslında sosyolojik değerlendirme yapıyor. Onun bu sözleri aslında kendisinin bu şekilde davrandığı ve yaşadığı bir elinde içki kadehi öbür elinde Kur'an dolaştığı anlamına gelmiyor. Hz. Âdem'in çocuklarının bile bir süre sonra “Nerede o eski günler.” demesi gibi kendinden önceki dönemi belki bir özlem duyarak bir dönem değerlendirmesi yapıyor. İçinde yaşadığı toplumun inanç ve yaşayış bakımından bir sosyolojik değerlendirmesini yapıyor. Aslında bu güne de aynen ışık tutuyor.
Bu günün dünyasında biz bir türlü safımızı belli edemiyoruz. Hamasi konuşmalarımızda bakıyoruz ki bizden daha büyük peygamber ve Kur'an aşığı yok. Bir süre sonra bakıyoruz ki bizden daha çok o değerleri horlayan yok. Hep nerede o eski günler değerlendirmesi ile başkalarını eleştirerek kendimizi mutlu ediyoruz. Ama ne tam Müslüman olabiliyoruz ne de tam kâfir.
Selam ve dua ile...