Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


İLİM, HOCAYA HÜRMETLE BAŞLAR

İLİM, HOCAYA HÜRMETLE BAŞLAR


Bilgi ailesi olarak cumartesi günü Vezirköprü`ye günübirlik bir gezi gerçekleştirdik.

Geziyi, çalışanlarına ve yazarlarına moral olsun diye Dilek Hanım düşünmüş. Engin tecrübesiyle Seyfi Bey de planlamış.

Gezi baştan sona bizim için çok verimli geçti. Okullar açılmadan iyi bir moral depolamış olduk. Bu tür gezilerin herkes için faydalı olacağına inanıyorum.

Vezirköprü, bize en uzak ilçe. İlçeye vardığınızda dinen seferi hükmündesiniz. Buranın her tarafı tarih fışkırıyor. Köprülüler buraya ismini vermekle kalmamış; aynı zamanda damgasını da vurmuşlar. Sayısız mimari eserler kazandırmışlar. Bu eserler bozulmadan günümüze kadar gelmiş. İdareciler basiretli davranarak tamamını onarmışlar. Hepsi de kullanabilir vaziyette. Tam teşekküllü ziyaret yapılacak olsa bir gün yetmez. Bunun birde tabiat güzelliği var. O ayrı bir bahis.

Günümüze kalan en önemli tarihi eserlerden birisi de Taş Medrese diye bilinen Fazıl Ahmet Paşa Medresesi. Fazıl Ahmet Paşa 41 yıl gibi kısa ömür sürmüş. Bu kısacık ömrüne devlet görevlerinin yanı sıra sayısız eser sığdırmış. Bunlardan birini de memleketine armağan etmiş.

Medrese 1661 yılında yapılmış. 93 Rus harbinde kulelerindeki kurşun kaplamaları sökülerek silah yapılmış. Zaruret insanlara neler yaptırıyor! 1974 tarihinde kubbeler bakırla kaplanmış. 1964 yılına kadar çeşitli amaçlarla kullanılan külliyeye, bu tarihten sonra resmi kütüphane olarak hizmet vermeye başlamış.

Buranın yapımında Vezirköprü` de çıkan ve çok dayanıklı olan “karacaviran taşı” kullanılmış. Bu zamana kadar bölge birçok deprem görmesine rağmen, Taş Medrese taş gibi yerinde duruyor. Maşallahı var, hiçi bir şey olmamış. Burası Samsun` un ikinci büyük kütüphanesi imiş. İçerisinde tarihi yazma eserler bile var. Doktora çalışması bile yapılabilir.

Müdür Bey söyledi: Her ay köy okullarına giderek öğrencilere bin-iki bin kitap dağıtılıyor. Bir ay sonrada geri topluyorlarmış. Demek ki bir yerin kültürünü artırmak için çaba sarf etmek gerekiyor.

Yakın zamanda binaya bazı ilaveler yapılmış. Hiç hoş olmamış. Tarihi doku bozulmuş. Durumu Müdür Beye ilettim. İlk söyleyen ben değilmişim. “Haklısın” dedi.

Burada bir şey dikkatimi çekti. Fazıl bilgili demek. Fazıl Ahmet Paşa, ismi gibi fazılmış. Bu özelliğini eserine de yansıtmış. Medrese` de ders odalarının kapıları çok basık ve alçak. Kapının boyu bir buçuk metre ya var ya yok. İçeriye girip çıkarken mecburen eğiliyorsunuz. Kazara eğilmediğiniz zaman kafanızı “karacaviran taşı”na vurarak viran olma ihtimaliniz var. Fazıl Ahmet

Paşa, talebeler hocalarına kusur etmesinler diye böyle yapmış. İlim öğrenmek hocaya saygıyla başlar demek istemiş. Çünkü Peygamberimiz “ümmetimin alimlerine hürmet edenler, bana hürmet etmiş olur” buyurmuş. İşte hürmet, nice fazıl insanlar yetiştirmiş.

Biz bugün hocaya saygının neresindeyiz? Hocasının karşısında eğilmeyenler acaba nerede eğiliyor? Eğitim binalarımızda bu model uygulanmaz mı diye de düşünmeden edemiyorum. Tek yüksek kapı mescitte var. O da Allah`ın huzuruna eşit girin diye. Zaten mescitte herkes Rabbinin karşısında rüku ve secde ediyor.

Anlıyorum ki hocasının karşısında eğilmeyen anlayış, asi kişilikler yetiştirir.

Umarım Ahmet Sezgin arkadaşımızın ifadesiyle “ Aşkı Medeniyetine Yolculuk`` tan gerekli dersleri çıkarırız.

Sağlıcakla kalın.