Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


İNSANI EKMEK Mİ BİLGİ Mİ DAHA ÇOK DOYURUR?

İNSANI EKMEK Mİ BİLGİ Mİ DAHA ÇOK DOYURUR?


Ne zaman kültürel kalkınmadan bahsedecek olursak, hemen okuma ve yazmanın önemi üzerinde hamasi nutuklar çekeriz.

Burada muhatap ise her devrin yeni neslidir.

Gençliğin verdiği enerji ile bazı olumsuz davranışlara meyilli nesli, nasıl olur da onlara geleceği hakkında bilgi verebiliriz? Bu sadece; “Oku, araştır, öğren, yaz” demekle olur mu? Bizim onlar için bir şeyler yapmamız gerekmez mi?

Mesela bir kültür merkezi bir işyerinden daha mı önemsizdir. Fertlerin karınlarını doyurmak yerine biraz da gönüllerini ve beyinlerini doyurmaya çalışsak iyi olmaz mı? En azından bunun için küçücük adımlar atamaz mıyız?

Yok! Her şeyin başı karnının doyması ile ülkede acından ölen yok. Ancak refah içinde olan da yok. Bir lokma ekmek ile bir kelimelik bilgi arasında nasıl bir fark vardır.

İnsan vücudu 5-6 saat içinde acıktığını hisseder. Ve siz o açlığı onun istediği şeyi verdiğinizde son bulur. Ta ki diğer 5-6 saat sonraya kadar. Öğrenilen her bilgi ömür boyu kalır insanda. Ve o bilgiler sayesinde her acıktığında neler yapması gerektiğini de bilir zaten.

Tarihte İstanbul’da Marmaratörler ve Küllükçüler adı verilen kişiler vardı. Bunların tamamı okuyan, yazan, düşünen, araştıran ve yarınlara yön vermeye çalışan insanlardı. Her fırsatta bir araya gelip eserlerini birbirlerine takdim ederlerdi önceleri. Ve içinden beğenirsiniz beğenmezsiniz ama ülke gündeminde öldükten sonra da kalabilen kişilerdi.

Bir döneme damgasını vuran Marmara Kıraathanesi’nin müdavimleri arasında bugün hayatta olmayanlar Saip Atademir, İzzettin Şadan, Nuri Karahöyüklü, Muzaffer Özak, Ali İhsan Yurt, Osman Yüksel Serdengeçti, Dündar Taşer, Erol Güngör, Hilmi Oflaz, Cahit Atasoy, Galip Erdem, Mehmed Çavuşoğlu, Filozof Cemal Hatipoğlu, Orhan Şaik Gökyay, Ali Fuat Başgil, Ömer Lütfi Barkan, Z. Fahri Fındıkoğlu, Hilmi Ziya Ülken, Mahir İz, Fethi Gemuhluoğlu, Teşkilât Refik, Amigo Şevki (Karıncaezmez), Reşat Beyatlı, İlhan Darendelioğlu ve Ziya Uygur. Bugün Marmara Kıraathanesi’ne devam edip aramızda bulunanlar arasında Sezai Karakoç, Mehmed Niyazi, Mehmed Şevket Eygi, Emin Işık, Ahmet Nuri Yüksel ve Üstün İnanç da bulunuyor.

Yine Küllük Kıraathanesinde de önemli şahsiyetler vardı. Bunlar muhtelif zamanlarda bir araya gelip hem sohbet ediyor, hem de oraya gelen kişileri aydınlatmış oluyorlardı.

Küçücük bir toplantı yeri de Terme’de olsa olmaz mı?

Olur elbet.

Olur, olmasına da bunu olduracak iradenin önce bir karar vermesi gerekiyor. Faydasına inanması gerekiyor. Daha sonra da kuvveden fiile geçmesi, böyle bir yerin vücut bulması gerekiyor.

Terme’nin geçleri sosyal ve kültürel olarak “korunmalı…” Yarınlara düşünen kişiler bırakılmalı. Gençleri olumsuz şeylere meyletmemesi için imkân tanınmalı ve onları şehrin kanaat önderleri ile buluşturmalı. O zaman onlardan bir şeyler beklemeli.

Unutulmasın ki yarın bu şehirde torunlarımız yaşayacak ve yine yarın bu şehri torunlarımız yönetecek. Yönetimde başarısızlık olursa hesabı kimden sorulacak?

Her neyse. Sonra yine devam ederiz. Son cümleyi bir soru ile bitirelim.

Ekmek mi, bilgi mi?

Düşünmeyiniz hiç de zor değil…