Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Ahmet SEZGİN


?IŞIKLAR İÇİNDE UYUSUN?


Ne zaman ve nerede gerçekleşeceği meçhul olan, her gün haberi duyulup merak edilen, sesi duyulamayan ölümsüz hakikattir ölüm.

Şuurlu Müslüman´a göre ölüm; ?ebedi âleme yolculuk,? ?emaneti Rabb´e teslim etmek?, ?Hakk´ın rahmetine kavuşmak?, ?vuslat gecesi?, ?öte âleme hicret?tir. Ölüm, yaratan Allah ile gerçekleşecek ?büyük randevu?dur. Yokluk değil, diriliştir, şahadettir ölüm. Gören gözler, düşünen akıllar, hisseden gönüller için ?en büyük vaiz?dir ölüm.

Bilinçsiz Müslüman için asıl korkulacak şey; ölümün kendisi değil, öldükten sonraki Allah´a hesap verme korkusudur. Ölüme karşı duyarlılığın yitirildiği bu teknolojik çağda, modern ve çağdaş insan, derin bir yalnızlık girdabı ve dehşet bir ölüm korkusu içinde kıvranmaktadır. Bu ölüm korkusunu yenmek, ölüm gerçeğini unutabilmek, içindeki derin manevi boşluğu doldurabilmek için her türlü zevki tatmanın, beynini uyuşturmanın peşindedir ?modern? insan.

Vefat eden kişi, amelleriyle baş başa kalacaktır ahiret hayatında. Ölen insanın nasıl haşrolacağını, âkıbetinin ne olacağını en iyi Allah bilir. Ancak kulları, vefat edenin nasıl bir insan olduğu hususunda o kişinin söz ve yaşayışına bakarak şahitlik eder. Öldükten sonra insanların ölenlerle ilgili şahitliği çok önemlidir dinimizde. Ölen kişi, Müslüman ise en azından "Allah, rahmet eylesin?, ?Mekânını cennet eylesin.?, ?Allah, taksiratını affetsin." gibi güzel deyim ve sözlerle dua edilir vefat edene.

Ölen kişi, Müslüman değilse ya susulur yahut iyi işler yapmışsa o kişiye ?Toprağı bol olsun.? deyimi kullanılır. Bazı cahiller, son yıllarda vefat eden Müslümanlar için de ?Toprağı bol olsun.? demektedir ki, bu, son derece yanlış bir sözdür. Bir Müslüman´ın cenazesinin ?tekbir?, ?dua?, ?sabır?, ?tevekkül? ve ?tefekkür? yerine ?çelenk?, ?mızıka? ve ?alkış?larla uğurlanması da en hafif ifadeyle çok büyük gaflet ve cehalettir.

Bin yıldır dilimiz ve kültürümüzde var olan Arapça ve Farsça kökenli bazı İslamî kelime, kavram ve deyimleri kullanmaktan rahatsız olan; kendilerini "laik, seküler, çağdaş, ilerici, solcu, ulusalcı" olarak tanımlayan bazı kişiler, bazen bilinçli bazen de cehaletten son yıllarda yeni bir deyim (!) uydurdular: ?Işıklar içinde uyusun.?

Sevilip sayılan birinin vefatından sonra söylenegelen bu söz, bu insanların trajikomik hallerini yansıtmaktadır. İslam´a ve onun kavram ve değerlerine oldukça mesafeli duran bu insanlar, "Allah, nur içinde yatırsın." sözünü ne hallere getirdiklerinin farkında bile değiller. İnanmak, onu yaşamak başka bir şey, o inancın hâkim olduğu bir ülkede bu değer ve kavramlara yabancı (Fransız) kalmak başka bir şeydir. Kendi inanç ve dünya görüşlerine uygun daha özgün bir söz uydursalar buna saygı duyacağım gerçekten.

"Allah" ve "nûr" gibi çok önemli İslamî kelimeyi söylemeyi gururlarına yediremedikleri için (inatla) bu kavramlara dili varmayan, "Işıklar içinde uyu." diyen nasipsizlere, ?mankurt?lara uyanmaları için şunu sormak isteriz: Alkış ve çiçeklerle ahirete uğurladığınız kişilerin kabir hayatının ışıklı avizeler altında, güzel ve yumuşak yataklarda uyuyarak geçeceğini mi sanıyorsunuz? Ölümü, ?toprağa karışıp? ?hiç? olmaktan daha anlamlı karşıladığını düşünmenin züğürt tesellisi olsa gerek bu. Ne mutlu Müslümanca yaşayıp Müslümanca ölenlere ve öyle dirilenlere!