Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


İSTANBUL VE ALTIN RÜYALAR (2

İSTANBUL VE ALTIN RÜYALAR (2


Bu Obelisk anıtın, eski Mısır`dan İstanbul`a ne zaman gönderildiği bilinmiyor. İmparator Thedosius 390 yıllarında başa geçtikten sonra Hipodrom`a diktirmiş bunları. Kadırga limanından hipodroma kadar özel bir yol hazırlatılarak taşın bugünkü yerine getirilip dikilmesi 32 gün sürmüş.

Taşın her yanı hiyerogliflerle bezelidir. Kaidedeki kabartmalar üzerinde I.Theodosius, oğulları, karısı, Arkedios, Honorios ile İmparator II. Valantinianos görülür. Bir bölümü de Hipodrom sahneleri ve anıtın dikilişini gösteren tasvirlerdir.

Bizans devri önemli yapıları ve abideleri gördüğünüz Hipodrom çevresinde inşa edilmiştir. İmparatorluk Sarayı buradan başlarmış, deniz kenarına kadar uzanırmış. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosunun gelebildiğine şaşarsınız. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunur. Hamamlar, mabetler, dini, kültürel, sosyal ve idari merkezler bu civara yerleştirilmiştir. Bu semt, hem Bizans

İmparatorluğu, hem de Osmanlı İmparatorluğu devirlerinde merkezî önemini koruduğunu anlarsınız. İstanbul`da İmparatorlukları buluşturan en önemli abideler; Ayasofya, Sultanahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Yerebatan
Sarnıcı; bu Hipodromun çevresindedir. Şehrin ana caddeleri Hipodromdan başlar, yamaçları takip eder. Gördüğünüz caddenin kenarları Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları tarafından ticari kuruluş ve ikametgâh olarak kullanılmıştır.

Roma ve sonradan Bizans İmparatorluğu devrinde Hipodrom; şehrin toplantı, eğlence, heyecan ve spor merkeziymiş. Araba yarışları, müzik toplulukları, akrobatlar, vahşi hayvanlarla kavga gösterileri ve toplantılar burada yapılırmış.

Yarışlara; zaman zaman politika karışır, karşılıklı güçlerin mücadeleleri korkunç katliamlara dönüşebilirmiş.

Gördüğünüz taşlardan birinin adı Örme Dikilitaş, öbürünün adı Yılanlı Sütun`dur.

Osmanlı devrinde, bu meydanda bazen, eski günlerindeki zengin gösteriler gibi, çeşitli festival ve gösteriler tertiplenirmiş. Yeniçeri isyanları bu bölgede gerçekleşir, kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri ve şenlikler burada yapılırmış. Hipodrom`un batısında, Sultanahmet Camii`nin karşısında yer alanKanuni`nin Sadrazamı İbrahim Paşa Sarayı 16. yy. zengin ve tipik özel sarayların tek örneğidir. Bu güzel yapı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak sizi beklemektedir.

Az ötede Yerebatan Sarnıcı ve Binbirdirek Sarnıcı bulunur. Binbirdirek Sarnıcı 224 direk ve 336 sütundan oluşur. MS. 527-565`te yapılmış. Osmanlı döneminde iki kez restore edilmişler. Meydanın orta yerinde Kayzer Wilhelm`in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesi bulunur.

Tepeden Sultanahmet`i ve Ayasofya`yı seyre dalan Süleymaniye, Osmanlı dönemi mimarlık sanatının zirvesi olarak yolunuza dikilmiştir.

Fatih`i andırır Ayasofya`nın minareleri. Mimar Sinan`ı anımsatır Sultanahmet Camii.

Boynu bükük Galata Kulesi, birçok dramın konukevidir. Masalların mekânı, medeniyetin denizden yükselen sütunu gibi yükselen bir ışık anıtıdır ahu gözlü Kızkulesi. Ve insanın ruhunu işler Yûşâ tepesi... Yûşâ tepesine çıktığınızda nefesiniz yıkanır misküamber bir kokuyla. Peygamber dostlarıyla buluşup yıldızların hareli ışığında; tespih tespih `Sübhanellah` çekersiniz.

Fatih Camiinde sarılırsınız İstanbul adlı güzide yâre. Tıpkı Fatih`in İstanbul`a sarıldığı gibi... Sımsıcaktır sizi bağrına basan Camiinin yüreği. Güneşe tapan Konstantin, ölmeden önce Hıristiyanlığı kabul etmiş ve resmi din olarak onu Avrupa`ya taşımıştır. Ölünce; yaptırdığı `Yedi Havariler Kilisesine` gömüldüğünü söylerler. Şimdi Fatih Camisinin, onun üstünden yükseldiğini öğrenirsiniz.