Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Zeki ORDU


İSTİAB HADDİ


Daha 5-6 yaşlarındaydım ve okuma yazma bilmiyordum. Evimiz karayoluna yakın bir yerdeydi ve gün boyu Samsun-Ordu arası bu yoldan toplan 7-8 araba geçerdi. Bunların da çoğu kamyon ve kamyonetti.

Her arabanın önünde adının daha sonra plaka olduğunu öğrendiğim rakam ve harflerden meydana gelen benim okuyamadığım bazı işaretler vardı. Yine arabaların üzerinde yazılan yazıları okuyamıyordum.

Köyümüze ilk defa bir ilkokul açılmıştı. Yaşım küçük olmasına rağmen beni de okula kayıt ettirdiler. Eski bir evden bozma ve beş sınıfın bir arada okuduğu bir yerde eğitim görüyorduk. Öğretmenimiz bize sıra ile ders veriyordu.


İlkokul birinci sınıfta yaklaşık 10 kişi vardık. Diğer sınıflarla birlikte biz de aynı mekânı teneffüs ediyorduk. Yaklaşık üç ay içinde hepimiz okumaya başladık. İmkânların kıt olması veya sistem bu süreyi uzatmış olabilir.


İki ay gibi bir sürede okumayı öğrenmiş olmamız hayatımıza bazı şeyler kattı. Takvimlerin 1965 güzünü gösterdiği o yıllarda karayolundan geçen arabaların üzerindeki yazıları okumaya çalışırdık. Her arabada bulunan ?plaka? hemen hemen aynı rakamla başlıyordu.


Evimizin yol kenarına yakın olması gelip geçen taşıtlarla daha sık karşılaşmak demekti. İşte o yıllarda arkalarında ?İstiab haddi ? Kg? diye yazan kamyonetler geçerdi. Ben okumaya yeni geçen biri olarak bu kelimenin ne manaya geldiğini kavrayamazdım. Şunun şurasında iki aylık bir eğitim mazim vardı.


Sonra istiab haddi yazan taşıtlar sık geçmeye başladı. Hepsinde ?Kg? kısmı aynı değildi. Bu plaka gibi bir şey olamazdı. Kelimenin ne demek olduğunu bilmemizin imkanı yoktu. Sözlük denilen şey ile tanışmaya daha bir yıl vardı.
Ayrıca sözlüğün nasıl kullanıldığını da öğrenmek lazım.


Daha sonra aynı ibarelerin yazıldığı taşıtların büyüklüklerinin farklı olduğunu gözlemledim. Bunun bir ölçü birimi olduğunu ama nasıl ölçüldüğünü bilmiyorum. Sadece evi yoldan uzak olan arkadaşlarımıza ?biliyor musun istiab haddi şu kadar olan araba geçti dün yoldan? gibi cümle kurunca; ya meraklar dinlerler ya da ?Uydurma, olur mu öyle şey? derledi.


Öyle veya böyle arkasında bu ifadelerin yazdığı kamyonetlerin geçtiği vaki idi. Ancak nadir de ol olsa yoldan geçen otomobil, otobüs veya minibüs gibi taşıtların hiçbir yerinde istiab haddi ibaresi yoktu. Buna dayanarak bu ?had? kavramının ?yük? ile ilgili olduğuna dair zan ile karar verdim.


Aradan epey zaman geçti. İstiab haddi ibaresinden sonra ?Azami yolcu sayısı? gibi yazılarla karşılaşınca her taşıtın kendi ölçülerine göre taşıyabileceği yük ve götürebileceği yolcu sayısı rakamlarla belirtiliyordu. Ben çocuk muhayyilem ile buna bir mana veremiyordum.


Zaman bize bazılarının uyduğu, bazılarının deldiği, bazılarının ise hiç ilgilenmediği ?kural? denilen ?cebri? kavramı hayatımıza soktu. Her ne kadar cebri olsa da bazıları için kolay aşılan bir şeydi. Biz normal vatandaşla olarak ?kural? denilen şeyin dışına çıkma ihtimalimiz yoktu.


Aradan yıllar geçti. Köye önce elektrik, sonra radyo, teyp ve televizyon geldi. İnsanlar çok şey öğrenmeye başladı. Kural denilen şey bazen ince kitaplara ?hülasa? olarak yazarken bazen de ?kalın? kitaplarda ?tafsilatlı? olarak şerh ediliyordu.


Yollardan yine kamyonetler geçiyor ama istiab haddi hususunda bir şey yazmıyordu. Her ne kadar azami yolcu sayısı bazı taşıtlarda yazsa da ?tabure? denilen eşya sayesinde ?azami? kelimesi ?azametli? bir hale bürünüyordu.


Had hudut karşınca kanun denilen şeye uyanlara ?asgari? hale geliyordu.

Neyse yine de haddi aşmamak lazım efendim.