Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


KADİR YÜKLÜ GECENİN BÜYÜSÜNDE TEFEKKÜRE DALAN KADINLAR*

KADİR YÜKLÜ GECENİN BÜYÜSÜNDE TEFEKKÜRE DALAN KADINLAR*


Her yıldız, kadir yüklü gecelerin özlemiyle ışıldadı, kadının ruhuna.
“Vay geceler!” dedi, kadın. “İyi, kötü, günah ve sevap koyu bir perdenin ardında serazat oluyor, size ulaştığımda, ah geceler!”

Çocuğunu silahların kusmuğunda kaybeden kadın, böyle anları seçiyor ve gecenin büyüsünde tefekküre dalıp sükûtu yudumluyor ruhunun derinliklerine. Karanlık maviliği yeryüzüne çökerten yıldızların altında bakir hayallere yelken açıyor, kuşlar gibi. Yıldızlarla dostluk kurarak tefekkür tezgâhında öz yalnızlığını eritiyor. Ve gecelerin bü-yüsü içinde lacivert karanlığa direnen yıldızların titrek aydınlığında has hayaller kurarak eritiyor yalnızlığını, bu topraklarda kadın.
Ve tefekkürü konuk ettikçe her insanın bir dünya olduğu sırrını çözüyor, kadın:

“Meğer kâinat, büyük bir insan, insan küçük bir kâinatmış,” diye mırıldanıyor, kehribar dudakları. Vahyi yudumlayan Hira`ya çekilir gibi bir tefekkür demi yaşıyor gecenin büyüsüyle.
Bütün seslerden uzakta, börtü böceğin yırtan tekdüze sesleri vuruyor kulaklarına.

Tabiata Renk Veren Rabbini tefekkür ediyor, kadın. Bülbül olup taze bir narçiçeğini koklaya koklaya yıldızlara karışıp asumana şiirler okumak istiyor. Kendini ve kâinatı, yıldızların ışıltılı gülücüklerinden tanımak istiyor. Daha çok yakın olmak istiyor yıldızlara. Aşkın ve hasretin rengi, gecelerin derin karanlığından aheste aheste gelip konuyor huzura hasret dudaklarına. Ve dudağından dökülen kelimeler usulca özlem damıtmaya başlıyor, en Yü-ce`ye.
Göklerin tavanına asılmış yıldızlar; sonsuz bir derinliğe kayarken; kadın, öpmek istiyor ayaklarının bastığı toprağı. Yaradan`ı övmek için en güzel kelimeler, gecelerin doruklarında bu toprakları secde niyetiyle öperken aklına geliyor. Duyan sadece Yaratan`dır. Evren sayfa sayfa ve nakış nakış mesajlarla rengârenk resmedilmiş muhteşem bir resim galerisi gibidir, onun toprağı öpmek istediği bu yıldızlı gecede. “Rabbim!” Diyor, “Hay Rab-bim, nice bir kalem ve defter yazmakla bitiremez önümüze açtığın bu derin ayetleri. Kâinatın ahen-gi, büyüleyen nizamı, göz kamaştıran güzelliği ve en iyi peyzajlardan oluşan tablosu karşısında oku-yabildiklerimi mısra mısra yazmam için yardım et Rabbim!” diye niyazda bulunuyor. “Kâinat kitabını öyle engin ihsaslarla şiirselleştirdiğin renkli bir kaynaktır ki, seyrine dalanlar utanır, velâkin ne o kaynak bitip tükenir, ne de onunla alakalı sözler ve hikâyeler, ulu Rabbim!” Diyor, kadın.

Gerçeğin ipek sesi vurmuştur, kulağının östakisine. Evrendeki her şey, gözüne hitap eder ve sudaki, havadaki, topraktaki işaretler ve İlahi takdire bağlı ölçüler gürül gürül idrakine haykırır, büyülü gecede.
“Senden başka yüce yoktur övgüye layık; ey Yüce!” diye sesleniyor secdesinde ve gözyaşlarıyla ıslanıyor kadının seccadesi.
Hıçkırıklara boğulan bir çocuk sesi, bölüyor, kara geceyi.

Bülbüller susunca; bir çocuk sesi, bir kadın sesi, bir de poyrazın korkulu ıslığından başka hiçbir ses duyulmuyor, ıssızlaşmış topraklarda.
Bu iniltiler, acep yarısı yanmış, yarısı yıkılmış tek odası kalmış evin içinden mi geliyor diye düşünüyor. Bütün anılarının tanığı o evden mi?