Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Yılmaz İMANLIK


KAR GİBİYDİ DÜŞLERİM


Bir zamanlar kar gibiydi düşlerim. Şimdi kar gibi bembeyaz bir masada, dışarıda kar yağarken kar gibi olan düşlerimi hatırlamak içime ince bir sızı veriyor?

Düşlerim kar gibiydi derken kar gibi beyaz olmasını mı yoksa kar kadar kısa sürede eriyip yok olmasını mı kastetmeliyim bilemedim. Belki de her ikisini de kastetmeliyim.

Kar gibi bembeyaz düşlerim vardı çocukluğumda, üzerine bir nokta kir, günah bulaşmamış, başkasının eli ve gözü değmemiş, yalnız benim olan düşler?


Sonra yine bembeyaz karlara özendi düşlerim. Onlar gibi güneşin karşısında tutunamadılar. Bir anda eriyip gitti hepsi. Hiç anlamadım. Düşlerimden eser kalmadı.


Düşlerimde kar topu oynamak, kardan adam yapmak ya da naylonla, leğenle kaymak hiç olmadı. Nedense her çocuğun hayali olan bu oyunları hiç sevemedim. Belki de birkaç defa eve üstümüz başımız ıslak gelince annemden bağırtı yediğimiz için soğudum kim bilir? Belki de büyükannemle kilometrelerce uzaktaki dağ´dan bizi sırtımızda odun taşımaya götürdüğü gün çok üşüdüğümüzü söylediğimde ?Yürüyün, yürüyün; yürüdükçe ısınırsınız!? demesiyle başladı karla aramızdaki soğukluk.


Ben daha çok kar tanelerini seyretmeyi sevdim. Pencerede camın kenarında oturup gökyüzünden aheste aheste inen kar tanelerini sadece seyretmek bana bembeyaz bir huzur verdi. Fındık dallarında oluşan beyaz şekilleri ve sinmiş, üşümüş masum serçelerin çaresizliğini seyretmek de içimi burktu, tarifsiz bir hüzün deryasına daldım.


Kar ilk yağdığında sabah annemin ?Tepeleri alacalar basmış.? sözü bizim için ayrı bir heyecan olurdu. Tepelerdeki karı seyretmek için uykulu uykulu koşardık yataktan. Tepelerde her yer beyaz görünmüyordu, bazı yerleri kapatamıyordu beyaz örtü. O yüzden ´alaca´ derdi annem.


Yıllar sonra yine sevemedim kar üstünde yatıp yuvarlanmayı. Hatta kazara üstüme gelen bir kar topu beni oldukça fazla sinirlendirebilirdi.


Bembeyaz düşlerim sadece çocukluğumda kalan bir kar topuydu. Şimdi düşlerim alabildiğine leke ve günah dolu. Ve benim olmayan düşler yaşıyorum belki de. Gerçekler alaca dağların doruklarından kopan bir çığ kütlesi gibi düşlerimi un ufak etti. Hangi yöne aktığı belli olmayan bulanık nehirlerin azgın sularında yok olup gittiler bir bir?


Önce yüreğim üşürdü her zaman. Bu öyle bir üşüme ki gürül gürül yanan kuzinenin yanında bile kolay kolay ısınamazdı.


Önce yalnızlıkla başlar titremeler. İçimizi ısıtan dostlarımız, sevdiklerimiz bizden uzaklaşınca buz tutar hayallerimiz.


Ve yürekler ısınır önce. Ama yüreğinizin ısınması için güneşe gerek yoktur. Sevdiğiniz bir insanın sımsıcak bakışı yeter size.


Düşlerim kar tanesi kadar beyaz ve masum olsa ve hep öyle kalsa?


Erir mi dersiniz?