Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Zeki ORDU


KARTLAR VADİSİ KUZU

KARTLAR VADİSİ KUZU


Nasıl oldu bilmiyorum ama son 15 yıl içinde bir yerde misafir değilsem televizyon seyretmedim. Seyretmeden durulur mu durulmaz mı tartışmasına da girecek değilim. Herkes nasıl istiyorsa öyle yapar.
Misafirliğe gittiğim zaman ev sahibinin tercih ettiği kanalı siz de seyre mecbursunuz. Ne hep kapatıp sohbet etmek veya kendi tercihinizi belirtme şansınız yok. Madem hazır açık bir kanal var oturup seyretmeli öyle değil mi?

İşte böyle anlardan birinde ev sahibinin açmış olduğu bir kanalı seyre daldık. Evvelini bilmediğimden konuya tam olarak vakıf olamadım. Nezaketen bakıyoruz ekrana. Nedense dizilere; “Buradaki şahıslar tamamen bir hayal mahsulüdür” diye bir yazı koyarlar. Güya “birilerine” sataşmıyor görünecekler. Seyirci ise anlatılmak isteneni anlayacak, böylece kanunlar devre dışı kalacak.

Ne gariptir ki dizilerde şahıslar Türk ismi taşır. Polisin kıyafetinde bir değişiklik yoktur. Yine 86 polis bir suçluyu sıkıştırdığı halde yakalama becerisi gösteremez. Sorarsanız senaryo icabı derler. Senaryo icabı başarısız olan sadece polis değildir. Dizideki hâkimler, savcılar öyle ters karar veriri ki aklınız hayaliniz durur. Yönetmene sorulunca yine senaryo icabı cevabını alırsınız.

Son seyretmeye mecbur kaldığım dizi de ilginç enstantaneler vardı. Şaron adlı biri `Bu ülkeyi kimlere bıraktık` gibi laf etti. Ev sahibine sordum. “Kim bu Şaron?” Bana “Başka ülke adına çalışan ajan” dedi. “Peki, hangi ülke için diyor bunu?” sorusuna, “Türkiye” cevabı aldım. `Nasıl olur dedim` senaryo icabı dedi.

Rol dahi olsa adamın kanı donuyor. Siz başka ülkeden geleceksiniz, misafir olduğunuz ülkenin yönetiminden memnun olmayacaksınız. Olacak iş mi? Hele başka birinin “Siz beni Türk yetkililerle karıştırıyorsunuz galiba” diye sıfatsız bir Türk`ü azarlamakta. Yahu “ Bu Türkler de iki operasyon yaptık diye iyice havalandılar” cümlesi de senaryo icabı imiş.

Kısaca senaryo icabı iyice azarlandık. İşin garibi diziyi seyredenler kendilerini olaya iyice bir kaptırıp işi esasmış sanıyor. Kimisi ise ülkeyi başkalarının yönettiğine dair fikirler ediniyor. Ülkeyi bizim yönetmediğimiz kanaatine varılması ise başka bir şey. Birçok ülkenin ajanları ülkede cirit attığı şeklinde de yorumlanıyor. Ülkenin bağımsızlığından şüphe ediyor. Biz her ne kadar rol icabı desek de işi ciddiye alanlar bile var.

Sokak konuşmalarında “Akşam dizide öğrendim bizim içimizde bir sürü yabancı cirit atıyormuş” gibi şüyuu vukuundan daha kötü olan cümleler kuruluyor. Onlara: “Bakın, o seyrettiğiniz sadece film, işin aslı öyle değil. Bu ülke hür, kimseden emir almaz. ABD ve İsrail adımızı duyduğu zaman tir tir titrer, hele öteden beri yöneticilerimizden o kadar çok çekinir ki bilemezsiniz. Yapmayın etmeyin bu senaryolara inanmayın” desek de çare yok. Adam tutturmuş suret-i hayalde gördüklerini işin aslını da öyle sanıyor.

Neyse en azından senaryo gereği olarak da olsa Polat kurtuldu. Biz senaryonun dışında da olsak bayağı sevindik bu işe. Niye bizi dışında bıraktılarsa…
Hep dışarıda mı kalacağız? Senaryo gereği yani…