Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Zeki ORDU


KATLANAN USTA METRESİ

KATLANAN USTA METRESİ


    Sıcacık bir yuva, bütün dönemlerde insanlığın vazgeçilmez ihtiyaçlarının başında gelir.  
    Şayet barınabileceğiniz güvenli bir ortamınınız yoksa yeterince huzurlu olduğunuz söylenemez.  Her canlı hayatını idame ettirmek için öncelikle bir barınağa ihtiyacı vardır.
    İnsanoğlu dünyaya geldiği günden beri, belli bir mekânı kendine yurt edinmiş ve kendini hemcinsleri ve diğer canlılardan korumak için bir barınak yaptırmıştır. 
    Günümüzde devasa boyutlarda apartman daireleri, eskiden ev olarak bilinirdi. Daha çok tek katlı ve sadece bir aileye aitti. Her ev bir hane idi. Hane; sadece bir bina değil, içinde yaşanılan kişilerle birlikte alınmış ve anılmış bir isimdi.
    İlk zamanlarda sadece dış dünyaya karşı bağlantının kesilmesi esastı. Bu hane halkı için güvenlik açısından gerekliydi. 
    Ne kadar basit olursa olsun ev yapmak kolay değildi. Onun da bir ustası vardı. Temelinden çatısına kadar birtakım hesaplamalar yapılmaktaydı. 
    Beton denilen ucube zuhur etmeden önce ahşap binalar yaygındı. Taş ve ağacın “sıcak” bir uyumu vardı.
    Her köyde ev ustası bulunurdu. Kendine yardımcı aletleri bir çanta içinde taşır, gerektiğinde ihtiyaç duyduklarını kullanırlardı. 
    Alet çantası veya torbası içinde; testere, çekül (şakül), çekiç, tornavida, pense, rende ve buna benzer aletler bulunurdu. Ancak bunların içinde en farklı olanı katlanabilir usta metresidir.
    Bu metreler nedense hep sarı renkli ve bir metre uzunluğunda olurdu.  Katlanarak 20 santim kadar kısalabilen, cepte taşınacak hale getirilen; ister taş ustası ister marangoz olsun her ustada mutlaka bulunan yardımcı bir gereçtir.
    Her usta bu metreleri daha çok ihtiyaç çantasında değil de arka ceplerinde taşırlardı. Sanki usta olduklarının bir alametiydi. Hem hafif oluşu, hem de yer kaplamaması katlanabilir metrelerin daimi olarak taşınmasını kolaylaştırıyordu.
    Ustaların bu metre ile ölçü almaları tam bir merasimdi. Ani bir hareketle cebinden çıkarır, göz kararı kadar uzatır; ölçeceği yeri bir sağdan bir soldan ölçer, sonra biraz durup düşünür, aynı ölçü alma işini tekrarlar; bir sihirbazın el çabukluğunu andırır bir hareketle katlar ve arka cebine yerleştirir.
    Katlanabilir metrenin diğer yardımcı aletlere göre bir imtiyazı vardır. 
    Aslına bakılırsa her ustanın işine yarayacak tek yardımcı odur.
    Günümüzde ölçüler lazerli aletlerle yapılıyor. Artık o eski ustaların kendilerine has el çabukluklarına ihtiyaç duyulmuyor.         Zaten yapılan binalar da “hane” değil “ev” hükmü taşıyor.
    Her ev hane değil maalesef. Evler mimari ve mühendislik taşıyan yapılardır. Hanelerin ise bir “ruhu” vardır.  Evler belki kaloriferlerle ısınıyor ama haneler sobalar ve gönülle ısınan yapılardı. Biz haneleri kaybettikten sonra ev sayısı artı. Ve o andan itibaren gönül sıcaklığı da kayboldu.
    Belki asıl kayıp, katlanabilir usta metresinin yerini lazer ölçücülerin aldığı an başladı. 
    Ne dersiniz?
    Hanelerinizden gönül sıcaklığı eksik olmasın.