Bugün, 9 Mayıs 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


KEMAN DİLE GELDİ

KEMAN DİLE GELDİ


Günümüz yazarlarından Mustafa Kutlu yeni bir kitap yayınladı. Kitabın adı: ``Tirende Bir Keman``
Kitabı, yayınlanır yayınlanmaz hemen temin ettim. Bir solukta da okudum.

Mustafa Kutlu, bütün eserlerini beğenerek ve zevkle okuduğum günümüz hikaye ve roman yazarlarındandır. Geçen yıl yayınlanan NUR adlı hikaye kitabını da büyük bir iştiyakla okumuştum.
Yazarın en büyük özelliği, Türkçe`ye çok hakim olması, onu büyük bir ustalıkla kullanması; sürükleyici bir üsluba sahip olmasıdır. Okurken bir aksiyon filmi seyreder gibi kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Adeta dış dünyadan soyutlanıyorsunuz. Kendinizi kitabın akışına kaptırıyorsunuz. Eseri okurken sıkılmak mümkün değil. Böyle anlatım tarzına sahip yazar pek kalmadı.

Mustafa Kutlu milli kültüre vakıf bir yazar. Lisanımızı, kültürün bir taşıyıcısı ve aktarıcısı olarak çok işlek kullanıyor. Bunda fevkalade başarılı.
O, Tirende Bir Keman eserinde musiki ile edebiyatı birleştirmiş. Eser baştan sona şarkı sözleri demeti gibi. Adeta hayat şarkı sözleriyle özetlenmiş. Bu da rast gele yapılmamış. Yaşanılan olaylarla meczedilmiş. Buna, şarkı sözleriyle hayatın anlatımı da diyebiliriz.

Hangimiz demiyoruz zaman zaman ``Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına`` veya ``Bahtımın yıldızı sanmıştım seni``diye.
Yazar, son dönem göç olgusuna , buna bağlı olarak sosyolojik değişmelere ve ailede meydana gelen tahribata her eserinde olduğu gibi bu eserinde de dikkat çekmiş.

Eserin konusu, geçimini keman çalarak sağlayan Kenan`ın, olu Sadullah`ın ve ailesinin dramatik hikayesi. Yanlış bir evliliğin, yanlış bir kararın insanları, aileleri ve bütün bir cemiyeti nasıl adım adım felakete sürüklediği ayan beyan ortaya konulmuş. İlk düğme yanlış iliklenirse bütün düğmeler yanlış iliklenir. İlk adım son adımın habercisidir. Yaldızlı hayatların altında büyük felaketler yatmaktadır. Şöhret, hazmedemeyenler için felakete dönüşmektedir. Dışarıdan mutlu gibi gördüğümüz çoğu şöhretlerin, aslında birer zavallı olduklarına şahit oluyoruz. Hayat renkli dünyalardan ibaret değil.

Bir anne (!) şöhret uğruna severek evlendiği eşini ve çok sevdiğini iddia ettiği minik yavrusunu terk edebiliyor. Kutsal yuvasını yıkabiliyor; ailesini darmadağın edebiliyor. Küçük çocuğunu yok sayabiliyor. Onların perme perişanlığı hiç mi hiç umurunda olmayabiliyor.
Hayat er ya da geç intikamını alır. Maalesef bu intikam ailelerle sınırlı kalmıyor; bütün toplumu da etkiliyor.

``Göç olgusu başladı, mahalle kültürü ortadan kalktı. Hazırlıksız yakalananlar tesbihin taneleri gibi darmadağın oldular. Her birisi bir tarafa savruldu. Renkli ve şatafatlı hayat özentisi huzurun ve kanaatin önüne geçti. Gençler dünyevi heveslerin ve hayallerin peşine düştü. Yanlış tercihler felaketleri doğurdu. Melek görünümlü insanlar şeytan çıktı.``

Kemancı Kenan, şöhrete kavuşan eşi Semiramis, kendisini terk edince kahrından çocuğunu da alarak İstanbul`u terk eder. Terk terki doğurur. Gideceği yer de yoktur. Tirenle Anadolu`yu dolaşır. Tirende keman çalarak geçimini sağlamaya çalışır. Ölümü tirenden atılarak olur. Armut dibine düşer derler. Oğlu Sadullah`ın akibeti de aynı olur.
Öbür yanda yıllar geçmiş, Semiramis için şatafatlı hayat bitmiş, güzellik ve gençlik gitmiş, sefalet başlamıştır. Yazar bunu yine bir şarkı sözüyle dile getirir.

Saçların tarumar, gözlerinde nem,
Ateşe benziyordun, küle dönmüşsün.
Kalmamış o eski halinden eser,
Elden ele dolaşan güle dönmüşsün.
İşte böyle…
En iyisi Tirende Bir Keman`ı siz de okuyun.
Beğenerek okuyacağınıza ve çok şey elde edeceğinize inanıyorum.
Sağlıcakla kalın.