Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Zeki ORDU


KÂĞITTAN YAPILMIŞ İKİ TAM BİR BÖLÜ İKİ LİRA

Kâğıttan yapılmış 2,5 lirayı, ancak 65 yaş üzerindekiler olarak hatırlayabilir. Tam olarak ne zaman tedavülden kalktı bilmiyorum.


Kâğıttan yapılmış 2,5 lirayı, ancak 65 yaş üzerindekiler olarak hatırlayabilir. Tam olarak ne zaman tedavülden kalktı bilmiyorum. Kullanıldığının son anlarında ben çocuktum ve harçlık alamayacak yaştaydım.
Bugün 60 yaş üzerinde olanlar ilkokul çağlarında harçlık almazlardı. Hem ülkenin hem de vatandaşların mali durumu buna müsait değildi. Zaten parayı harcayacak çok şey de yoktu.
Buraları geçelim. Zaten ülkenin son 100 yıllık sosyoekonomik yapısı üzerinde yüzlerce eser yazılmış. Belki kültürel konularda da yazarlar.
Ben daha ikinci sınıfa gidiyorken -ki okulumuzda beş sınıf bir arada eğitim görüyorduk- yani takvimler 1966 senesini gösteriyorken; rahmetli dedem bana kâğıttan basılmış iki buçuk lira gösterdi. Bana ?Bu kaç lira? diye sordu.
Öyle ya en az 1,5 yıl okul kahrı çekmiştik. Üstelik birleştirilmiş sınıfta okuduğumuz için başka sınıflara ait konulara da kulak kabartmışlığımız vardı.
Ben parayı elime aldım. Dikkatlice baktım ve okudum. Kaç lira olduğunun bilmemin gururu ile yüksek sesle para üzerindeki değeri söyledim. Dedem bana bakıyordu. Ve ?İki tam bir bölü iki lira? dedim. Çünkü öyle yazıyordu. Her ne kadar altında 2 ½ sayısının nasıl okunacağı Latin alfabesine göre yazılmışsa da rakam olarak 2 ½ şeklinde okunuyordu.
Sonra içimden kendimi tebrik etmeye hazırlanıyordum ki rahmetli dedem ?İki seneye yakın mektebe gidiyorsun daha paraya bile bilmiyorsun? demez mi?
Hâlbuki ben paranın gerçek değerini söylemiştim. Onların bildiği ile aynı idi. Sadece ifade farkı vardı. Ancak bilemediği şey şuydu. O zamanlar okuma bilenler yok denecek kadar azdı. Ama para ise herkes tarafından kullanılıyordu. Vatandaşlar paranın üzerindeki yazıyı okuduğu için değil de rengine göre kaç kuruş veya lira olduğunu biliyor, bunun için de okuma bilmek gerekmiyordu.
O zamanlar 40 para bir kuruş ederdi. 100 kuruş bir liraydı. Bu ölçü birimine göre diğer paralar da vardı. Delikli bir ve 2,5 kuruşlar bulunurdu. Bütün bunları okuryazar olmayanlar da bilirdi. Rahmetli dedem 2,5 liranın o zamanki söyleniş biçimini söyleyemediğim için benim parayı tanıyamadığıma hükmetmişti. 2,5 ile 2 ½´nin eşit olduğunu bugünkü eğitim sisteminde üstelik de müstakil sınıflarda okuyan kaç tane ilkokul ikinci sınıf öğrencisi biliyor acaba?
Bu arada o günlerde mal fiyatları ile kısaca bilgi vermiş olduk. Parayı çuvalla götürüp fileyle mal satın almak paranın değeri hakkında az çok bilgi vermektedir.
Zaman içersinde hem paranın değerinde hem de malların çeşidinde çok değişiklikler oldu. Bakkalların akide şekeri, gofret, bisküvi, sakız, tahin helvası, zeytin, beyaz peynir ve ekmek gibi yiyecek maddeleri ile makarna, un, tuz, pirinç, yeğ, şeker gibi temel gıda maddeleri sırayla raflarda yerini aldı.
Köy yerde hayvan ipi, gaz yağı, el feneri ve buna benze eşyalar kısa süre de olsa vatandaşın hizmetine sunuldu.
Şimdi ne zaman derslerde ondalık bir sayı görsem dedemin o sorusu geliyor aklıma. Kendi kendime ? Sen misin iki buçuk liraya, 1 ½ lira? diyen.
Parayı tanımak lazım. Tabii para ?yara? olmadan.