Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


KIBLEYİ TAYİN ETMEK

KIBLEYİ TAYİN ETMEK


    Gurbette hayatını idame ettiren çok samimi bir dostum vaktiyle köyüne ev yaptırmaya karar verdi. İşin takibatını sevk, ve idaresini de bana havale etti. Hatıra binaen seve seve kabul ettim.
    Köyden iyi bir usta ekibiyle anlaştık. Neler ve nasıl yapılacağını söyledik.
    Arkadaş ustalardan bir şey rica etti.
    “Benim babam biraz dediğinin yapılmasını ister. Dediği olmayınca ne yapacağı pek belli olmaz. İnşaatı benim dediğim gibi yapın ama babam bir şey söylerse onu da üzmeyin.”
    Ustalar “tamam o bizim işimiz, biz işimizi de yaparız, babanın gönlünü de yaparız” deyip inşaata başladılar.
    Süreç devam ederken arkadan babası sürekli ustalara bir şeyler söylüyormuş. Zaman ilerledikçe bakmış ki dedikleri itibara alınmıyor. Kesin tavrını koymuş.
    “Bakın ustalar anlıyorum ki beni pek kâle almıyorsunuz. Ben daha ölmedim. Buranın kıblesini ben tayin ederim. Ona göre ya dediğimi yaparsınız ya da çekip gidersiniz.
    Ustalar ne yapacaklarını şaşırınca durumu bana açtılar. 
    “Buranın kıblesini amca tayin ediyormuş. Pek anlayamadık. Ne demek isedi acaba?”diye hayretlerini ifade ettiler.
    Evet şimdilerde pek bilimese de yöremizde kıble tayin etmek pek kolay değildi. Bilim bu kadar gelişmemişti. 
    Bir bölgede kıbleyi belirleyebilmek için bu işi yapacak kişide önemli özellikler aranırdı.
    Neydi bunlar?
    Bir defa o yörenin yerlisi olacak, güvenilir olacak, dürüst olacak, yaşı kemale ermiş olacak,  özü sözü bir olacak, dini bütün olacak, namazında niyazında olacak, hak hukuku bilecek, harama helale dikkat edecek, dini ve fenni bilgisi olacak otoriter olacak.
    Bir yere cami yapılacağı zaman, yörenin ileri gelenleri bir araya gelir. İlk iş olarak kıbleyi belirlerdi. Bunun için aylarca müzakere edilirdi. Yönün doğru tayin edilebilmesi için yıllarca bile beklenirdi.
    Bir takvimde okumuştum. Yılın belli bir zamanında ve belli bir saatinde güneş tam Kabe’nin üzerinde oluyormuş.
    İşte bunu bilip o anı yakalamk gerekiyor. Bu zaman kaçırılırsa bir yıl daha beklemek gerekebilir.
    Bu işi kim yapacak?
    Tabiki yukarıdan  özelliklerini saydığım kişi.
    Kıbleyi tayin ettikten sonra kıyamete kadar vebal onundur. Artık bundan sonra hayat, belirlenen bu kıbleye göre şekillenir.
    Evler buna göre yapılır. Tuvaletler buna göre yerleştirilir. Oturmalar, kalkmalar, yatmalar buna göre ayarlanır.
    Kıbleyi tayin etmek, yönünü belli etmektir. Hangi medeniyet dairesinde olduğunu bilmektir.
    Camiden uzak yerlerde, açık alanlarda, evlerde namaza duracağı zaman ilk önce “kıble neresi” diye sorulur. Çünkü kıbleye dönmezsen kıldığın namaz boşa gider.
    Şimdilerde bunu önlemek için çoğu yerde kıbleyi gösteren işaretler konulmuş.
    Şimdi anlaşıldı mı “Buranın kıblesini ben tayin ederim”ne demek?
    “Burada benim sözüm geçer, burada son sözü ben söylerim, son kararları ben alırım. Ben yol açarım diğerleri peşimden gelir”demek.
    İmam varken cemaat, alim varken cahil, baba varken evlat, öğretmen varken öğrenci, kıble tayin edebilir mi? Etse bile buna kim itibar eder?
    Kıbleyi tayin edebilmek, emek ister, bilgi ister.
    Kıbleyi tayin edebilen kişi kıbleyi tayin etmek kadar önemlidir. Şimdi daha iyi anlıyorum.    
    “Buranın kıblelerini ben tayin ederim”diyenlerin halini.
    Düşünmeye değer;
    Bizim kıblemizi kim tayin ediyor acaba?