Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


KİM GÖNÜL YIKAR İSE

KİM GÖNÜL YIKAR İSE


Topyekûn bir bencilleşmenin cezasını yaşıyoruz bu topraklarda.
Yamalı bir bohça gibi olmuşuz. Bohçanın bütünlüğünü düşünseydik; bize ne yapabilirlerdi?

Kökünde sevgi yoksunu dava; ancak ve ancak kin getirir, kan getirir, ayrılık gayrlık getirir.
Sevgi; her insanın en yüce davası olmalıydı, inanç erlerinin topraklarında.

Kinden ve kandan uzak gönül; insanı da, insanın oluşturduğu devleti de katmer katmer yüceltir.
Çürüğümüz, çarığımız olmasaydı; ne yapabilirlerdi, bize?

Bilen bildiğinden, bilmeyen bilmediğinden kör olursa; inanç erinin toprağında bu tabloyu çizer kirli yürekliler.
Şimdi, topyekûn bir bencilleşmenin cezasını yaşıyor, bu güzel topraklar.

Yamalı bir bohça gibi olmuşuz. Bohçanın bütünlüğünü düşünseydik bize ne yapabilirlerdi kirli yürekliler?
Kökünde sevgi yoksunu dava; ancak kin getirir, kan getirir, ayrılık gayrlık getirir; işte böyle.

Sevgi ve onun ötesi aşk; her insanın en yüce davası olmalıydı. Kinden ve kandan uzak gönül, insanı, insanın oluşturduğu devleti yüceltir, göğe direk yapar. Çürüğümüz, çarığımız olmasaydı; hiçbir şey olmazdı bize.
Seher sukutuna sinmiş sessiz duruşlara kaptırmalıydık kendimizi. Ve yüreğimiz, kâinatın duasına karışmalıydı, bir meltem gibi.

Her gün, büyük yeminin tekrar tekrar tazelenişine tanık olur bu gördüğümüz kâinat. Gül şafağının günü azar azar aklandırışı gibi pırıl pırıl berraklaşır, sevince ve sevmenin ötesi aşkı yaşayınca insan. Ham gözler ve ham bakışlar, bakıştığı renk ve ruh okyanusu gibi değişir, birden. Çelişkilere tutsak olmuş yüreğinin içinde yenidünyalar ateşlenir, kirli yürek taşıyanların.

Ve böyle olunca; insan, şebnemlerde görmek ister en yüceyi: Çiçeğin renginde, toprağın sırrında, yaprağın secdesinde… bu görkemli esrar içinde üstündeki göğe yönelir ve boydan boya boyanmış mavi aşkın büyüsüne kapılır. Kâinat dile gelir ve görüntüsüyle anlatır kâinatın dili, böyle sarhoş demleri.

Kar düşünce dağlara; haşmeti kaybolur zirvelerin, derler. Ondandır ki; ateşini su eyleyip kar olmak ister aşktan habersiz yaşayan yürek. Kara düşüncenin odağı, evreni içine alacak kocaman bir gönül olma yolunu seçer. Gözleri, yeni palazlanmış güvercin uçuşundadır. Yağmur yemiş toprakların buğusunda erimeye hazır ve iliklerine kadar ürperiştedir. Sanki göğe bağlanan kutlu bir direktir. Tüm varlığın işitme duyusu, yeryüzü kayalarında bir devrin, bir devrimle yıkıldığını duyar.

Yıkıntı sesleri yankılanır, kulaklarında. Yüreğinin içindeki zincire bağlanmış günah kayalarıdır, yıkılan. Yarımlığının tanımsız feryadı uğuldar, içinde. Sevgi ve aşk, işte böyle bütünleştirir yarımı.
İnanç erinin toprağı öyle bir mekân olmalı ki; o toprak yeryüzünün yüz akı bilinmeli.

Ve bir havuz kesmeli yolunu… İçine semadan çiçekler yağmalı. Altın musluklardan bengisular içmeli inanç erinin toprağını vatan tutmuş insanlar. Damlalardan inci-mercan fışkırır gibi konuşmalı sözü terennüm edince.
Gönül fethedenlere; bin bir nimetten oluşmuş bir sofra açılır böyle aziz topraklarda. Bir banarlar o ak topraklarda nimetin özüne, bir dalarlar mest eden sohbete. En latif söz ırmağı, dudaklarından akarken; nefesleri gülistana ve sesleri baharistana dönüşür inanç erlerinin.

Gökler uydusuna, övgü sedalarını terennüm eden nefesler yükselir, toprağın da, yaprağında mutlu olduğu bu yurttan. Muştucular; `Burası, gariplerin gönül evini tamir etmenin karşılığında renk armonisi gülistandır.` der, onlara. `Gözyaşını silmek, kelebekler gibi yüreklere konmak; burada sedefin kulak süsleyen incisidir.` derler.

Yeryüzü Cennetinin bu konukları, tohumlarını makbul topraklara ekmiş, insan yüreğini fethetmeyi nafile oruca yeğ bellemiş ve daha kutlu bilmişlerdir kalplere girmeyi. Muştular olsun ol inanç erlerine. Onu tebrik etmek için gökyüzünden çiçek sunan müjdeciler iner. Gerdanına gümüş kanatlı kelebekler, konar. Kuşlar, onu kutlamak için göğün boşluğunda bir sevinçle ebruli daireler çizer. Ve aşk adına tanımı yapılmayan varlığın gülümsemesiyle durur, zaman.