Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Zeki ORDU


KİMİ VEZİR KİMİ VATANDAŞ

KİMİ VEZİR KİMİ VATANDAŞ


“Şerefül mekan bil mekin.” Yani bir yerin şerefi orada yaşamışlarla artar veya azalır.

Yolumuz ne zaman Vezirköprü`ye de düştü adı geçen sözün ne derece isabetli olduğunu da anlamış olduk. Öyle ya bize Vezirköprü`yü bir kelime ile açıkla deseler sanırım en çok verilecek cevap “Köprülüler” olacaktır.

Bir ismin bir şehre ancak bu kadar hakimiyeti olur. Halbuki diğer il ve ilçelerimizde de çok ünlü isimler vardır ama “Köprülüler” kadar bir yere damga vurmuş biri daha yoktur sanırım.

Biz dünya çapında şahsiyetler yetiştirmiş bir milletiz. Fatihler, Kanuniler, Mevlanalar, Bakiler, Hoca Nasrettinler vs. Hepside “Milli Hafıza”da yerini almıştır. Devlet adamları, sporcular, edebiyatçılar, ameli ve nazari ilim adamları ve daha niceleri. Hepsi de `gönül coğrafyamızın” birer unsurlarıdır. Tıpkı Köprülüler de olduğu gibi.

Yine gönül coğrafyamızın illeri ve ilçeleri de aynı kefededir. Bugün bizim için ha Makedonya`nın Köprülü Kasabası, ha Samsun`un Vezirköprü ilçesi. Aralarında hiçbir fark yoktur. Çünkü Osmanlı coğrafyası aynı zamanda İslam coğrafyasıdır.

Bir seyahat esnasında ulaştığımız Vezirköprü ilçesi bizi tarihin derinliklerine götürdü. Belki derinlik sizlere karanlık kelimesini çağrıştırır. Biz gerçek aydınlık bir dünyanın hayallerini kurduk Vezirköprü`de.

Her yanı tarih kokan bir başka değişle ecdat kokan bu şirin ilçe sanki bir medeniyetin nüvesi gibiydi. Bu kısa sütunda bunu tek tek anlatmaya imkan yok. Neresinden bakarsanız bakınız atalarımız insanlığa ait ne kadar güzel haslet varsa bünyesinde barındırmış. Biz hala daha o günlerin samimiyetini arıyorsak bir yerlerde bir noksanlık var demektir.

Özellikle tarihi donun korunmasında ne kadar hassas davranılmış bilmiyoruz. Her şeye rağmen bir devre ait ipuçlarına rastlıyoruz. Sanki rüya alemi ile hayal alemi arası bir şey bu. Bizi rüyalardan uzaklaştıran şeyler ise tarihi dokunun üzerindeki plastik levhalar üzerindeki Latin alfabesi ile yazılan yazılar.

Ancak biz bu medeniyet mukallidi levhaları görmüyoruz. Çünkü mekânın kendine has maneviyatına halel gelsin istemiyoruz. Çarşıları, sokakları, mimarisi, el sanatları ve yapı anlayışı bakımından çok şeyi kaybettiğimizin bir resmi Vezirköprü. Kitaplarda okuduğumuzu gözümüzle görünce tarih masal hükmünden çıkıp, hayat hükmünü taşıyor. Ve biz oralardan ayrılmak istemiyoruz.

Vezirköprü sıradan bir yer değil. Sanırım biraz tanıtılma sıkıntısı çekmiş. Kültür ve turizm bakanlığı biraz da “kültür” kısmıyla alakadar olsa da Vezirköprü ve benzeri mekânları koruma altına alsa. Hatta tanıtımı için imkânlarını zorlasa. Şu unutulmamalıdır ki cebi dolarlı turistin bırakacağı döviz, atalarına saygı duymayı öğrenen vatandaşımızdan çok daha değerli değildir.

Sanırım “büyükler” bu işe bir el atarlar.

Son olarak bu gezinin tertibi için emeği geçen başta Terme Bilgi Gazetesi sahibi Sayın Dilek Şentürk Hanımefedi ve seyahatimiz boyunca bizleri muhtelif konularda bilgilendiren Sayın Seyfettin Günaçtı Beyefendiye en kalbi şükranlarımızı sunuyorum. Ayrıca bizi Vezirköprü`de karşılama nezaketive zahmetinde bulunan kıymetli meslektaşım Sayın Ahmet Gencer Gül`e de

teşekkür ediyorum.

Ve…

Bize bizi yeniden hatırlatan Vezirköprü`ye ve onun şerefli insanlarına kalbi selamlarımızı iletiyorum.