Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


KIRKINA VARMAK

KIRKINA VARMAK


Rakamların insan hayatında bir önemi var mıdır? Rakamların sosyal hayatta karşılığı nedir?

Daha birçok soru sorulabilir.

Malumunuz, atasözleri ve deyimler benim ilgi alanım. Şimdilerde bir atasözü veya deyim duyduğumda sadece lafzıyla yetinmiyorum, dayandığı dini ve mili temelleri araştırmaya çalışıyorum.

Şunu gördüm, kırk sayısı alelade bir sayı değil, derin manalar ifade ediyor.

Olgunlaşma manasında “kırk fırın ekmek yemek” deyimi kullanılır. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırının olması… Bir yastıkta kırk yıl kocamak… Kırk kere deli denilirse deli olmak… ve daha nicesi.

Bir ilahiyat profesörünün sohbetini dinlemiştim. Kendisi altmış yaşın üstündeydi. Olgunluk açısından kırk yaşın çok önemli olduğunu söylemişti. “Peygamberimize Peygamberlik boşuna kırk yaşında verilmedi. Kırk yaşı, olgunluk yaşıdır. Kırkından önce insan âlim olabilir ama kâmil olamaz. Ben kırk yaşını ilahi bir kanun olarak görürüm. Kırkından önce insanlar idareci yapılmamalı” diye görüş beyan etmişti, hala aklımda.

Ondan sonra hep dikkat ettim, kırkını geçmiş idarecilerin daha olgun davrandıklarını ve daha isabetli kararlar aldıklarını gördüm.

Müslümanların sayısı kırka gelince açıktan tebliğe başlanması, malın kırkta birinin zekât olarak verilmesi, Peygamberliğin kırk yaşında gelmesi dinimizde kırk rakamının önemli bir yer tuttuğunu gösteriyor.

Bir ara çok meşhurdu. Dursun Erzincanlı “Kırk Yaşındasın” şiirini dokunaklı bir şekilde okuyordu.

Kırk sayısı çoğunluğu bildiren işlerde asgari en büyük sayıdır. Bir dua çok okunmak istenirse, en az kırk defa okunmalıdır.

Beş vakit namaz, sünnetleriyle beraber kırk rekâttır. Fatiha beş vakit namazın her rekâtında okunur. Böylece, her gün en az kırk kere okunur.

Kültürümüzde görülen kırk sayısıyla ilgili uygulamaların dini kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

Bir insan kırkına gelince olgunlaşmış olmalı. Eğer olgunlaşmamışsa “kırkından sonra azanı teneşir paklar” kanaati yaygındır.

Adamın kafasında kırk tilki dolaşır, kırkının da kuyruğu birbirine değmez.

Masallardaki ceza metodu da ilginçtir. Kırk katır mı istersin, kırk satır mı?

“Kılı kırk yarmak” çok titiz olmanın göstergesidir.

Haram yiyenin kırk gün ibadeti kabul olmaz.

Çok günahkâr olanların bir defa yıkanması yeterli gelmez, kırk kere yıkanması gerekir, yani kırklanmalıdır.

“Kırkı çıkmak” çok duyduğumuz bir sözdür. Dünyaya yeni gelen bir çocuk için ilk sorulan sorulardan biri “kırkı çıktı mı” şeklindedir.

Kırkına aşana maşallah çekilir. Çünkü eşiği geçmiştir. Kırkın bir üstü kırk birdir. Bir nevi psikolojik sınır sayılır. Bundan olsa gerek İstiklal Marşı’nı Mehmet Akif kırk bir mısra olarak yazmıştır. Maşallahı hak etmiştir. Maşallahlar netice vermış ki İstiklal Marşımız yüz yaşına geldi.

İçinde kırk geçen bazı hadiseler şöyledir:

“Bir âmâyı elinden tutup kırk adım götürene cennet vacip olur.” (Teberâni)

“Allah’ın rızası için, helali ve haramı açıklayan kırk hadisi ümmetime bildiren, âlim olarak haşrolunur. (Ebu Nuaym)

“Fal baktıran, falcıya inanmasa da, kırk gün namazı kabul olmaz” (Müslim)

Daha niceleri… Yazar arkadaşımız Ahmet Sezgin’in yeni yayınladığı kitabına ‘’Kırk Yazardan Kırk Hikaye’’ adını vermesi bu anlayıştan olsa gerek.Elhamdülillah haddi aşmadım ama kırkımı aşalı epey oldu.

Kırkın benim hayatımda büyük önemi var.

Babam 37 yıl önce tam 40 yaşında vefat etti.

Benim için cevaplaması en zor sorudur:

“Baban vefat ettiğinde kaç yaşındaydı?”

Demek ki soran için bir kişinin vefat ettiği kadar, kaç yaşında vefat ettiği de önemli.

İşte ben kırk deyince geçmiyorum.

Ya siz?