Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Yılmaz İMANLIK


KIRMIZIYI HİÇ BU KADAR ÇOK SEVMEMİŞTİK


Belki de en çok bugünlerde ihtiyacımız vardı sevgiye, dostluğa, kardeşliğe?

Birlik olmanın, birbirimize sıkıca kenetlenmenin, bütün ´başkalık´ları bir kenara bırakıp insan olmanın bilinciyle yaşamanın ne bize katacağı o kadar çok şey var ki?

Bütün insanlara insan olduğu için değer verilmesi gerekirken onları dinine, diline, rengine bakarak ´öteki´leştiren, aynı dine inanan insanların bile birbirine yapmadığı kötülüğün kalmadığı günümüz coğrafyasında ?insan olmaya, insanca yaşamaya? nasıl ihtiyacımız var değil mi?

İşte böyle bir zamanda minicik, dev bir yürekten doğan, önce başka minikleri, sonra başka şehirlerdeki yürekleri, hatta yurtdışındaki yürekleri saran ılık bir rüzgar gibiydi ´Kırmızı Hayatın Rengi Olsun´ projesi.

Önce çocuklardan başlamak gerekirdi şüphesiz. Önce onların yüreklerinde yeşermeliydi barış filizleri. Onların yüreklerinde büyüyen kıvılcım büyükleri de sarardı elbet. Ve öyle de oldu.


Projenin mimarı Nilüfer Zontul Aktaş? Malatya´da herkesin sevgilisi? Bambaşka biri? İnsanları kırmaktan nasıl kaçınır bilemezsiniz. Nerede bir nilüfer kokan şiir görsem daha kokusundan anlarım onun ?Nilüferce? yazıldığını? Dizelerinde kendini hemen ele verir Nilüfer bacım?


Kırmızı Hayatın Rengi Olsun projesini başlatırken bu projenin ülke sınırlarını aşacağını, barış adına yapılan örnek projelerden biri olacağını biliyor muydu dersiniz?


Terme Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesindeki öğrencilerimle bu projeye katkı sağlamak için kollarımızı sıvadığımızda öğrencilerimin mutluluğunu görmeliydiniz. Barış meşalesini biz de öğrencilerimizle Türkiye´nin 7 bölgesinden 7 okula gönderdik. Ve meşale böylece uzayıp gitti.


Şüphesiz bu projenin en önemli etkinliklerinden biri Türkiye´nin her yerinden ´44 yazar 44 okulda´ sloganıyla her biri alanında isim yapmış şair ve yazarların Malatya´daki okullarda öğrencilerle buluşmasıydı. Bunu planlamak ve başarabilmek kolay bir iş değildi. Bu anlamda kültürel faaliyetlere verdiği destekle adından söz ettiren Malatya Büyükşehir Belediyesini bir kez daha takdir ettik.


Malatya´ya giden misafirlerden biri de- çok şanslıyım ki- bendim. Orada ustalarla-üstatlarla bir arada bulunmak, sohbet etmek, onların feyzinden bir kelime de olsa heybemize bir şeyler koymak, aynı karede yer almak benim için tarifi imkânsız bir mutluluk oldu.


Benim nasibime Battalgazi- Orhangazi Ortaokulu düştü. Âh o öğrencilerimiz! Öğretmenseniz sizin için öğrencinin coğrafyası ve okulu fark etmez. Gözlerindeki ışık hep aynıdır. Biz birbirimizi yüreklerimizden tanırız. Orhanazi Ortaokulunda da öyle oldu. Ben kendi evimde gibiydim, onlar sanki yıllardır derslerine giren bir öğretmenlerini dinliyordu. Söyleşimize zaman yetmedi, yetmeyecekti de. Ben saatlerce konuşabilirdim onlar da saatlerce dinleyebilirdi. Dinleşirdik ne güzel!


Yağmurlu bir günde ´Yağmur´ şiirini okurken tanıdığım Nurullah Genç´le yıllar sonra muhabbet ederken ondaki mütevazılığı ve doğallığı keşke günümüzün birçok şairinde görebilseydik. Müştehir Karakaya´nın şiirlerini dinlerken kendi yazdıklarımızın ve okuduklarımızın ne olduğunu bir kez daha sorguladım. Fahri Tuna hocayı iyi ki tanıyıp iyi ki sohbetinden nasiplendim. Üstat Mehmet Doğan´ın sözlüğü ile ilgili yaşadığım bir anıyı kendisiyle paylaştığımda hüzün kokan tebessümlerin gölgesinde titredi âh´larımız. Ve diğer dostlar ve dost edindiklerimiz? Yüreğimizin kaydığı herkes dostluk kitabına eklenen yeni, sıcacık bir sayfa?


Âh Malatya!


On yıl önce nasıl karşılıyorsa öyle yürekten karşılıyor bizi. Ve bir kez daha diyorum ´Malatya İkinci Yuvamız´ diye.


Galiba en çok insanlarını seviyorum Malatya´nın. Bu yüzden ne zaman Malatya´ya gitsem ayrılırken yüreğimi paslı bir tren yalayıp geçiyor.

İnanıyorum ki onların bize kattıklarının yanın da biz de yüreğimizden bir parçacık onların sevgi, barış ve umutlarına katık yapabilmişizdir.


Ve şimdi kırmızı daha çok seviyorum?