“Kadrini seng-i musallada bilüp ey Baki
Durup el bağlayalar karşında yaran saf saf” (Bâkî)
Kadir- Kıymet, değer
Seng-i musalla- musalla taşı
Yârân-dostlar
(Ey Baki! dostların, senin kıymetini ancak musalla taşında, karşında saf tutup el bağladıklarında anlayacaklardır.)
Büyük şair 16. Yüzyılın şiir üstadı, Şeyhülislam, Kanunî'nin yakın arkadaşı, gönül dostu Baki'nin bir gazelinden alınmış bu beyiti bu hafta kaybettiğimiz Diriliş şairi Sezai Karakoç'un anısına tahlil edelim.
Şair buruda büyük bir Hüsn-i Ta'lil sanatı yapıyor. Yani aslında doğal bir olayı güzel bir sebebe bağlama sanatı. İnsanlar öldüklerinde musalla taşına koyulur ve insanlar da karşılarına geçerek saf bağlayıp namaz kılarlar. Bâkî, bu tabii bir olayı güzel bir sebebe bağlayarak sanki insanlar kadr ü kıymetini anlamışlar da karşısında saygı gösterip el bağlamışlar olarak gösterip Hüsn-i ta'lil sanatı yapıyor.
Bu günü kadar adından bahsedilmeyen, köşelerinde yer verilmeyen Üstad Sezai Karakoç, bir anda ülkenin gündemine oturdu. Meğer ne çok adam onu tanırmış da haberimiz yokmuş. Bakkalından üniversite profesörüne, öğretmeninden öğrencisine, herkes ondan bir şeyler paylaştılar. Mona Roza'yı biz bilir anlatır okurduk ama “Hadi canım sende...” ile karşılaşırdık. Bu gün ise, yıllar boyu bazı çevrelerce unutulmuşluğa mahkûm idealist ve inançlı bir düşünür-şair hakkında, hayatı boyunca yayın organlarında, sosyal medyada bu kadar yazı çıkmamıştı hiçbir zaman! Baki'nin tespit ve işaretiyle ölünce değeri anlaşılan bir insan var karşımızda. Olsun bu şekilde de olsa kısa süreli de olsa kıymetinin bilinmesi ne güzel.
Sezai Karakoç, günlük hayatında içe kapanık, sakin ve kendi halinde birisi olmuştur daima... Buna karşın, idealist ve mücadeleci bir yapıya sahip, en kötü durumlarda bile ümidini kaybetmeyecek kadar kararlı bir kişiliği vardı. Hayatı boyunca, düşünce ve hayalleri yolunda mücadele etmiş ve hiçbir dönem, bu düşünce, düş ve eylemlerinden ödün verme gereği duymamış bir insandı.
Televizyonlara çıkayım, şöhret kaygısı olmayan sadece insan yetiştirmeyi hedefleyen, Diriliş neslini yeniden yeşertebilmek için yazı, şiir ve fikirleriyle var olmaya çalışan, ömrünü buna adayan, sessiz ama gür sedasıyla gönülleri aydınlatan bu güzel insan da bu dünyadan bu fani âlemden göçtü gitti. En Sevgiliye kavuştu. Mekânı cennet olsun. Bu kısa yazımı onun mısralarıyla bitiriyorum.
...
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk cellâdından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim.