Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Nazmi KILIÇ


KÖYDE ÖĞRETMEN OLMAK ( 3 )

KÖYDE ÖĞRETMEN OLMAK ( 3 )


 Zaman hızla geçti, ikinci yıla başladık. Yapılacak işleri sıraladım. Okul aile birliğini oluşturup toplantımızı yaptık. Okulun boyanmasını ve küçük onarımlarının yapılmasını sağladık. Dersliği kendi çalışmalarımla yeniledim. Dersliği ve okulu düzene koyunca öğrencilere daha fazla zaman ayırma fırsatım oludu. Okuma yazma bilmeyen üst sınıfları seviye grubu yapıp okuma yazma çalışmalarına kattım. Çalışma fırsatı ve kapasitesi olan öğrencileri belirledim. Bu öğrencilere sıkı bir takibe alarak kitap temin ederek okumalarını sağladım. 
O sıralar Malatya'da bulunan ağabeyimde toparladığı kitapları bizimde faydalanmamız için gönderdi. Bu kitaplar bize ilaç gibi geldi. Kitapları ve öğrencileri gruplandırdım. Bu kitapları öğrencilere zimmetledim. Kitapların alan kişide ne kadar kalacağı, çalıştıktan sonra kime teslim edeceğini belirledim. Teslim alan belirli bir süre çalışacak, diğer arkadaşına devredecekti. Kurulan bu döngü ile herkes her kitabı gözden geçirmiş olacak. Zamanla bu çalışmalar kontrol ediliyor ne ölçüde faydalı olduğu belirleniyordu. Öğrencilerin bu sürede daha aktif olduğu görülmeye başlaması doğru yolda olduğumuzu gösteriyordu.. 
Köyde orta ve ileri yaş gruplarıyla sohbetler yapılıyor, mümkün olduğu ölçüde davetlere meclislerine katılıyor, komşuluk münasebetlerimizi yürütüyorduk. En önemlisi gençlerle kurduğumuz münasebetlerdi. Onları kahvehane ortamından uzak tutmak için futbol sahası oluşturduk. Hayvanların otlak alanı diye önceleri oynatmıyorlarmış. Durum bana iletildi. Bende bu zamanlarını kahvehanede geçirmek yerine burada olmaları için müsaade edilmesi gerektiğini söyledim. Gençler buna çok sevindiler. Futbol sahasını biraz daha iyileştirdik. Ben de çoğu zaman onlara eşlik ediyordum. Onları kahvehane alışkanlığı yerine futbol oynayarak muhabbetlerine ortak olduğum için çok mutlu oluyorlardı. Hatta bazen “Hocam keşke buraya daha önce gelseydiniz” dedikleri de oluyordu. Bir şeyleri kaçırdıklarını hissediyorlardı. Bunu hissettirmek çok önemliydi. Burada yakalama şansı olanların gözleri açılıyordu. Lise terk bir gencin liseyi bitirip ardından üniversiteyi bitirmesi bu sayede olmuştu. Evet, onlarında bizlerden faydalanması gerekiyordu.   
Okul uygulama bahçesini de iyileştirip sebze dikimi için uygun hale getirdik. Sebze ekim dikimi işini de öğrendik. Bunda köylüleri hem yardımcı oldular, hem de bizi öğrettiler. Bu bahçe işi bize çok iyi geldi. Tatilde zamanımın büyük bir bölümü bahçede geçiyordu. Bir gün bahçede çalışırken henüz askerden yeni gelen bir genç selam verdi. Elinde de tıpan vardı. Belikli bahçede ot biçmekten dönüyordu.  Biraz sohbet ettik ve o esnada “Hocam yanlış anlamayın ama size imrendim.” Dedi. Hayırdır dedim. “Bu sıcakta sen konumun gereği hobi için, ben ise bu işe mecbur olduğum için ter döküyoruz.” Deyince elbette ki üzüldüm. Bunun üzerine dayanamayıp neden okumadığını sordum. Genç tam istediğim cevabı verdi. “Hocam burada okuyan olmadığı için bizim gözümüz açılmadı. Okumanın ne anlama geldiğini anlayamadık. Buradan başka bir hayatı düşünmedik. Ama askere gidince gerçeği daha iyi gördük.” Dedi. İnşallah elimdeki nesil okuyacak ve hayatları daha farklı olacak diye geçirdim içimden. 
Mezun olan öğrencilerimiz yaptığım yönlendirmelere göre okullara devam ettiler. Kimisi ortaokula kimisi kuran kursuna gidiyordu. Öğrencileri takip ediyor, not durumlarını soruyor, birbirleriyle tatlı rekabet içinde olmasını sağlıyordum. Fırsat bulduğumda okullarına gidiyor, onlara takip edildiklerine dair mesaj vermeye çalışıyordum. Bu alakayı görünce daha dikkatli olmaya çalışıyorlardı. İlk yıllarda kız öğrencilerini okutmaları için uğraş sakta mümkün olmadı. Bunu da aştık, daha sonraki yıllarda kız öğrencilerimizde okuma şansı buldular. En fazla buna mutlu oldum. Artık kız erkek ayrımı yapmaksızın herkes okuyordu.
( DEVAMI HAFTAYA )