Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Selim EROĞLU


KÜFE´NİN ALTINDA KALANLAR!


İstiklal Marşımız´ın yazarı, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, (1973-1936) 63 yıl ömür sürüp 27 Aralık´ta vefat etmiş, her yönüyle örnek alınacak bir mücadele ve fikir adamıdır.

En önemli eseri , bütün şiirlerinin toplandığı Safahat´tır. Safahat´ta; Kocakarı ile Ömer, Mahalle Kahvesi, Seyfi Baba, Küfe gibi birçok manzum hikaye vardır.

Mehmet Akif, kelime hazinesi oldukça geniş, Türkçe´ye ve aruza tamamen vakıf, müstesna bir yazar-şairdir. Onun kelime hazinesine bugün bile daha ulaşamadık. Kelime hazinemiz yetersiz kalınca okuduğumuzdan bir şey anlayamıyoruz deyip kenara çekiliyoruz. Kolay olanı tercih ediyoruz. Paça ıslanmadan balık tutulduğu nerede görülmüş?


O, devrinde şahit olduğu birçok sosyal içerikli hadiseyi daha kalıcı olsun, akılda çabucak kalsın ve güzel olsun diye manzum hikaye şeklinde kaleme almıştır. Herkes hikaye yazabilir ama manzum hikaye yazmak pek de kolay değildir. Bunu, Mehmet Akif gibi üstün yetenekli insanlar başarabilir. Manzum hikaye yazabilmek için konunun yanı sıra ölçü, kafiye, redif, nazım birimi, nazım şekli? gibi birçok unsura vakıf olmak gerekir. İşte bu meziyetler Akif´te ziyadesiyle mevcuttur.


Derste Akif´in bir manzum hikayesi olan Küfe´yi işliyorduk.


Akif; yolda giderken bir küfe görür. Neyin nesi diye düşünürken, 12-13 yaşlarında bir çocuk, büyük bir hışımla gelerek küfeye tekme atar. Olayı gören anası yaptığı çirkin hareketten dolayı oğluna kızar. İster istemez olaya şahit olan Akif, çocuğa nasihat eder ve anasının sözünü dinlemesini ister.


Adı Hasan olan çocuk, babası yaşındaki Akif´e ne cevap verse beğenirsiniz. Aynen şöyle der:


´´Sakallı,yok mu işin? Git cehennem ol şuradan!


Ne dırlanıp duruyorsun, sabahleyin oradan? ´´


13 yaşında bir çocuğun, bundan yaklaşık 100 yıl önce babası yaşındaki bir adama, hem de anasının yanında sakallı, başka işin yok mu senin, cehennem ol git, dırlanıp durma sabah sabah, kafamı ütüleme? diye karşılık vermesi olacak şey mi? !


İşin bu kısmı 11-B sınıfının zeki öğrencilerinin tamamının dikkatini çekmiş. Bu durum kabul edilemez, ufak bir çocuk Akif gibi bir büyüğüne böyle konuşamaz, bu işte bir yanlışlık olmalı diye itiraz ettiler. Bu, terbiyesizliktir, o zamanlar toplum ne haldeymiş, bu çocuk hiç mi mektep görmemiş, edep öğrenmemiş gibi yorumlar yaptılar.


Bunların içinde Saliha´nın değerlendirmesi ayrıca dikkatimi çekti ve oldukça ilginçti:


´´Çocuk, Akif´e böyle karşılık vermiş olamaz. Şair, ölçüye ve kafiyeye uydurmak için böyle yazmış olamaz mı?´´ dedi.


Hakikaten olabilir miydi? Akif, kendisine yapılan bir hakareti şiirine alarak adeta ölümsüzleştirmiş olabilir miydi? Biz olsak aynı şeyi yapar mıyız?


Biliyoruz ki Akif, realist bir şairdir. Ne gördüyse onu yazmış, bir nevi ayna vazifesi görmüştür. Bu açıdan bakınca Akif´in olmayan bir şeyi yazması mümkün değil.


Hasan Zafer de ilave etti:


´´Hocam, bugün biz bir öğretmenimize böyle bir davranışta bulunsak bizi hemen disipline verirler ve gerekirse okuldan atarlar. Toplum olarak ileriye mi gidiyoruz, geriye mi gidiyoruz, vallaha pek anlayamadım,´´ diye görüşünü beyan etti.


Ben de, şahsım adına, bize yapılan böyle bir hakareti, saygısızlığı, terbiyesizliği? hoşgörüyle karşılayabilir miyiz? Akif´in sergilediği olgunluğu gösterebilir miyiz? Yoksa, şu terbiyesize bak, deyip hemencecik haddini mi bildiririz? diye düşündüm. Cidden zor bir durum. Siz ne dersiniz?


Hikayede, babasını kaybeden Hasan, hamallık yapmak istemiyor, okumak istiyor. Buna isyan ediyor. Lakin gerçekler çalışmasını icap ettiriyor. Kazan kaynayacak. Ailenin başka çaresi yok. Çaresizlik insana neler yaptırmıyor ki.
Allah kimseyi zor durumda bırakmasın.


Gerçekçi bir şair olan Akif, Hasan´a hiç kızmıyor. Mahcup olan anasını da teselli ediyor.


Hasan´a ve Hasan´ın şahsında bizlere şiirinde şunları söylüyür:


´´Kuzum, ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?


Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.´´


Evet, Akif´in de dediği gibi çalışmak ayıp değil, hamallık da günah değil. Ayıp olan sağlığın yerindeyken dilencilik yapmak.


Günümüzde, Hasan gibi çalışmak zorunda olan kaç çocuk var? Acaba bilenimiz var mı?


Bilmek için Akif gibi şöyle bir etrafımıza bakmak yeterli.