Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


KURBAN VE SAĞLIK


Müslüman milletimizin en önemli alameti olan bir mübarek kurban bayramını daha geride bıraktık.

Bugünlerin en önemli nişanesi olan kurbanlarımızı riyadan uzak, sırf Allah emrettiği için kestik.

Kurban; yaklaşmak, yakınlaşmak demek. Akraba kelimesi de oradan gelmektedir.


Kurbanın paylaşmak olduğunu cümle âlem biliyor. Paylaştığın senindir. Zıddını düşünecek olursak bir şeyi paylaşmıyorsan o senin değildir. Paylaşmayı herkes sever, fakat herkes paylaşabilir mi? Paylaşabilmek fedakârlık ister; maldan, mülkten, servetten, dünya hırsından vazgeçmeyi gerektirir. Ancak böyleleri paylaşabilme faziletine nail olabilirler.


Peygamber Efendimiz : ?Bir kişi kurban günü kurban kesmekten daha hayırlı bir iş yapmış olamaz? buyuruyor. Ortada böyle bir hadis-i şerif varken bazıları ne hikmetse kurban ibadetini hafife alıyor. Aklı sıra dalga geçiyor. Kurban keseceğime onun parasıyla eşime, dostuma, fakir fukaraya yardım ederim diyor.


Şunu baştan belirteyim, kurban kesmek, asla yardım etmeye mani değildir. Kurban kesmenin kendisi başlı başına bir yardımdır. Kurban kesmeyenler (hali vakti yerinde olanlar için söylüyorum) çok mu yardım sever? Benim gözlemim, asla. Yine en çokyardım yapanlar yine kurban ibadetini yerine getirenler.


Bayram günlerinde okuduğum gazetenin birinde yazar bu konuda şöyle diyordu:


?Kurban kesmek, insanlara yardım etmeye mani değildir ama insanlara yardım etmek bahanesiyle kurban ibadetini hafife almak imanı kurban etmek demektir.?


Demek ki kurban ibadetini hafife almak imanda bir zafiyete işaret ediyor. Kesmezsen kesme, bari kesenlere dil uzatma. Kurban kesmek, kendi varlığına mukabil. Hz. İsmail´i hatırlayarak Allah´a teşekkür etmek, sonsuz şükretmek demek.


İnsanoğlu darlığa düşmeyince varlığın kıymetini pek bilmiyor. Tok acıkmam, aç da doymam zannedermiş. Dünya böyle bir yer. Tok acıkır, aç da doyar.


En büyük zenginlik nedir derseniz, şüphesiz ´sağlıktır´ derim. Sağlığımız için ne kadar şükretsek azdır. Balık sudayken suyun kıymetini pek bilemezmiş.


Bunları niye söylüyorum? Bu bayramda bir hasta ziyaretinde bulundum. Diğer bayramlardan farklı olarak çok etkilendim. Çok düşündüm. Oldukça müteessir oldum. Dünyanın en zengin ve mesut insanı olduğum kanaatine vardım.
Halime ne kadar şükretsem azdır diye teşekkür ettim.


Ziyaret ettiğim büyüğümüz düne kadar sağlığı yerindeydi. Gezer, tozar, toplum içine çıkar, konuşur, hasbıhal ederdi. Daha yakın zamana kadar taşı sıksa suyunu çıkarırdı. Köy yerinde her işi yapar, her işten anlardı. Fındıktan, çeltikten anlardı. Bir gün elden ayaktan düşeceğine insan aklımızla pek ihtimal vermezdik.


Uzun süredir felçli ve yatağa bağımlı yaşıyor. Birinin yardımı olmadan hayatını idame ettiremiyor. Yapılan her türlü tıbbi müdahaleler yetersiz kalıyor. Dünyaları versen sağlık geri gelmiyor. Aklı yerinde fakat vücuduna hükmedemiyor. Hasta yakınları da çaresizce her şeyi yapmak istiyorlar, fakat hiçbir şey yapamıyorlar. Yapılacak tek bir şey kalıyor, sabır göstermek ve Kader-i İlahi´ye teslim olmak. Hastalığın da bir imtihan sebebi olduğunu bilmek ve mükâfatını Allah´tan beklemek. Aksine isyanın ne bu dünyada ne de öbür dünyada kimseye bir faydası yok.


Teselli cümleleri kurmak da bile zorlandım. Gelecekte bizi nelerin bekleyeceğini bilmiyoruz. Her an hepimiz için de aynı durum hâsıl olabilir. Hiçbirimizin garantisi yok. Halimize ne kadar şükretsek azdır. Bir insan şükürsüz mü, onu hasta ziyaretine götürün. O zaman anlar şikayet ettiği hususların incir çekirdeğini doldurmadığını.

Sağlıcakla kalın.