Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


KUYUCAKLI LAVANTA

 Sabahattin Ali'nin en meşhur romanının adıdır Kuyucaklı Yusuf. Kaymakamın sahip çıktığı yetim bir çocuğun zamanla nasıl eşkıyalığa dönüştüğünü anlatır.


    Sabahattin Ali'nin en meşhur romanının adıdır Kuyucaklı Yusuf. Kaymakamın sahip çıktığı yetim bir çocuğun zamanla nasıl eşkıyalığa dönüştüğünü anlatır. Kuyucak'ın Aydın'ın bir ilçesi olduğunu bu roman sayesinde öğrenmiştim. Başlıktaki Kuyucak'ın ise Isparta'nın Keçiborlu ilçesine bağlı bir köy olduğunu “lavanta” sayesinde öğrendim.
       Lavanta çiçeği Kuyucak'ı meşhur etmiş ve de ihya etmiş. Otuz üç yıldır Isparta'yla irtibat halindeyim, Kuyucak diye bir köy olduğunu duymamıştım. Biliyorsunuz Isparta gülüyle meşhurdur. Burada dağ taş güldür. Gül, halkın en önemli geçim kaynağıdır. 
       Bundan kısa bir zaman önce köylünün biri gül de çiçek, lavanta da çiçek, o oluyor da bu niye olmasın demiş, lavanta dikmiş. Nasrettin Hoca gibi göle bir maya çalmış, bu maya tutmuş. Vaktiyle ufacık bir köy olan Kuyucak şimdilerde dünyaca ünlü bir yer olmuş.
       Tatilde dünyaca ünlü Kuyucak köyüne uğradım. Bir defa köyün yolu kaymak gibi asfalt yapılmış. Yolun kenarları, dağ taş lavanta bahçeleri. Lavantanın rengi, kokusu bu coğrafyaya ayrı bir güzellik katmış.
       Köyün meydanına, geniş bir alana Mısır çarşısı gibi ama üstü açık çarşı kurmuşlar. Ufak ufak dükkânlar var. Bu dükkânlarda lavanta ürünleri satılıyor. Lavantayı sadece bir çiçek zannediyordum. Öyle değilmiş. Lavantanın her şeyini yapmışlar. Saymakla bitmez. İlk aklıma gelenleri  yazayım: Lavanta suyu, sodası, esansı, lokumu, şekeri, sakızı, sabunu, şampuanı, dondurması, balı, reçeli, marmelatı, kahvesi, hediyelik süs eşyaları… ne ararsanız var.
       Kooperatif kurmuşlar. Ürünleri bu kooperatif sayesinde satıyorlar. Köylülerin tamamı, yediden yetmişe pazarlamacı, işletmeci, satıcı… hasılı ticaret erbabı olmuş. Aynı zamanda hoş sohbetler. Bırakın memleketi, dünyaya açılmışlar, açılmaya da devam ediyorlar. Hem sohbet ediyorlar, hem gönlünüzü alıyorlar, hem de ürünlerini pazarlıyorlar. Söze “nereden geldin abi” diye başlıyorlar, devamı kendiliğinden geliyor. Lavantalı dondurma yedim, oldukça güzeldi,  beğendim.
       Köy, çay ocakları, kafeteryalar, lokantalar ve seyir terasları dolmuş. Her lavanta bahçesinin yanında bunlardan var. Fiyatlar makul. Lavanta bahçelerinde gezmek, fotoğraf çekinmek serbest. Çarşıda bir esnafla sohbet ediyorum:
       “Lavantacılık burada yirmi yıl önce hobi olarak başlamış. Sonradan para ettiği anlaşılmış. Beş yıldır da festivali yapılıyormuş. Bu yıl virüs nedeniyle iptal edilmiş. Festivale ilk yıl beş bin kişi gelmiş. Geçen yıl festivali sayesinde köyü, yanlış okumayın, dokuz yüz bin kişi ziyaret etmiş. İki yüz elli kişilik bir köyü bir yılda dokuz yüz bin kişinin ziyaret etmesi ne demek? Selam verseler köy ihya olur.
       Lavanta yetiştiriciliği zor değil. Lavanta, kurak, meyilli ve taşlı araziyi seviyor. Dikildiğinin ikinci yılı ürün veriyor. Ortalama ömrü yirmi yıl. Fazla bir bakım istemiyor. Sulama, gübreleme yok. Sadece çapalama ve budama var.
       Burası “tez” konusu olmuş. Üniversitelerden heyetler vardı, araştırma yapıyorlardı. Anadolu Ajansı çekim yapıyordu. Kuyucak'ın başına talih kuşu konmuş. Civar köyler de bu işe yönelmişler. Yakında bütün bölge lavantalık olursa şaşırmamak lazım.
       Kuyucaklı Yusuf mu, Kuyucaklı Lavanta mı? Biri hayat, biri gerçek. Gerçek, hayali sollayacak gibi. Artık Kuyucaklı Lavanta var.