Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Selim EROĞLU


MAVZER

MAVZER


Ben Antepliyim, Şahin ağam,
Mavzer omzuma yük,
Ben yumruklarımla dövüşeceğim,
Yumruklarım memleket kadar büyük.

 Yukarıdaki şiir yaşayan ünlü lirik şairimiz Yavuz Bülent Bakiler'e ait. Antepli Şahin adlı şiirin ilk bendi. Şair, bu şiirinde Antep'in kurtuluşunu ve gazi oluşunu, Şahin Bey'in şahsında adeta destanlaşmıştır. Bu şiiri yıllardır okurum, okuturum. Şiirin içerisinde “mavzer” kelimesi geçiyor. Ne hikmetse “bir silah işte” deyip geçiştirmiş, nihayetinde pek de kafa yormamıştım. Meğerse mavzer 
kelimesinin  ardında bir tarih yatıyormuş.
   Geçenlerde uykum kaçtı. Şöyle bir kanalları gezeyim dedim. Pek de adı bilinmeyen bir kanalda karşıma bir film çıktı. Baktım, başrollerinde çok sevdiğim “Seksenler” dizisinin, kendine has aşığı “Ergün Plak”( Serhat KILIÇ) var. Bu sefer tam tersi bir rolde. Başrol oyuncusu da tanıdık gelince, konu da sarınca, filmi sonuna kadar izledim. Filim kendini izletti desem daha doğru olur. Filmi izlerken bir yandan da internetten araştırma yaptım. Meğer, benim ilk defa gördüğüm film bayağı meşhurmuş. Lakin benim haberim yokmuş.
   Başta filmin adı bana ilginç geldi. Filmin adı Yavuz Bülent Bakiler”den hatırladığım “MAVZER”.
   Bu adla  çekilmiş bir filim  ne anlatıyor olabilir acaba?
   “Mavzer, koyunlarını kurt sürüsünden kurtarmaya çalışan bir adamın hikâyesini konu ediniyor. Genç bir adam olan Veysi (Serhat Kılıç) İç Anadolu'da bir köyde yaşıyor. Bir sabah oğlu Mustafa ile koyunlarının yanına giden Veysi'nin sürüsüne kurt saldırır. Bu sırada Veysi, koyunlarının çoğunu kaybeder. Sürüsünü korumak için neler yapabileceğini düşünen Veysi, çareyi daha iyi bir silah almakta bulur. Onun almayı planladığı silah, tüfeklerin kralı olarak nitelendirilen mavzerdir”.
   Film 2019 yılında, Niğde'nin Çamardı ilçesine bağlı Üskül köyünde çekilmiş. Sırf bu iş için Macaristan'dan eğitilmiş üç tana kurt köpeği getirilmiş. Dram türündeki filimde, İç Anadolu'nun yoksullukla mücadele eden ihmal edilmiş bir dağ köyünde geçenler anlaşılmaktadır.
   Film, kış şartlarında karlar altında tam beş haftada çekilmiş. Benim çocukluğumdaki gibi artık nüfusunun ekserisi köylerde yaşamıyor. Köylerde yaşayan nüfus oldukça azaldı. Yeni nesil tamamen gözünü şehirde açtı, hayatını şehirde sürdürüyor. Köy havası  köy şartları nedir bilmiyor. Elinden cep telefonu alınınca feveran ediyor.  Kendini fakirleşmiş  sanıyor. Her şeyi hazır buluyor. Ne lazımsa bir-iki adım ötede marketten alıp geliyor. Bu nimetlerin sofraya kadar hangi meşakkatlerle geldiğine pek kafa yormuyor. Oysa her nimetin bir külfeti var. Külfetsiz elde edilen nimetin pek kadri bilinmez.
   Film, bir nevi, insanın tabiatla, insanın insanla, insanın coğrafyayla, insanın hayvanla, insanın kaderiyle mücadelesi. Yani baştan sona mücadele. Anadolu insanının hayatta kalma, yaşama mücadelesi.
   Film Kültür Bakanlığının katkılarıyla çekilmiş.
  Evvela filmde ne yok ondan bahsedeyim. Küfür yok, hakaret yok, ahlaksızlık yok, cinsellik yok, müstehcenlik yok, yapmacılık yok. Tamamen aileyle, eş dostla, öğrencilerle işlenecek bir film. Baştan sona, gerilim ve macera dolu bir film.
  Film, Bakanlık tavsiyeli olduğu için dersine girdiğim sınıflarda öğrencilere izlettim. Pür dikkat izlediler. Hemen “bu yaşananlar gerçek mi Hocam” diye sual ettiler. Tamamen gerçek deyince hayret ettiler. Gençlerimizin memleket gerçeklerinden uzak yaşaması, üzerinde durulması gereken önemli bir husus. Eğitim, memleket evlatlarını, memleket gerçekleriyle yüzleştirecek şeklide yeniden düzenlenmeli.
   Onlara ilk sorum, “böyle bir hayatı siz yaşayabilir misiniz” oldu. Hepsinin gözü korktu. “Hayır hocam, Allah göstermesin, biz böyle çileli bir hayatı asla yaşayamayız” cevabını verdiler. Ya yaşamak zorunda kalırsak! İşte orası tam bir muamma.
   Temennim, Allah kimseyi gördüğünden yeri koymasın ve böyle bir hayat yaşayamak zorunda bırakmasın. Eldeki nimetlerin kıymetini bilelim.
   Mavzer, bana/bize çok şey kattı. Tavsiye ederim. İnanıyorum ki size de çok şey katacaktır.