Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Zeki ORDU


MECLİSLİK ELBİSE


Bazı anlayışların zamanla değişmesi bir yenilik mi yoksa kayıp mı?

Şartlara göre değişen bir durum. Bazen terk etiğimiz şeyler işimizi daha da kolaylaştırırken, bazen de terk ettiğimiz şeyleri aradığımız oluyor. Bu hayatımızdan neleri çıkaracağımızı neleri koruyacağımız iyi bilmemiz gerektiğini gösteriyor bizlere.

Sosyal, kültürel ve ekonomik şartlar insan hayatında birçok şeyi değiştirir. Çok zengin birini fakir gibi yaşadığını görmek zamanımız için muhal.


Her ne kadar sosyal ve kültürel farklılıklar bazı değişikliklere sebep oluyorsa da ekonomik şartları bir kenara atamayız. ?Parayla saadet olmaz? sözü parasız pulsuz yaşayalım anlamından çok, mutlu olmanın yegâne yolunun para olmadığını göstermek için söylenmiştir.


Bundan yaklaşık 70-80 sene önce ülke ekonomisine benzer olarak vatandaşlar arasında da maddi durumu zayıf olanlar vardı. Özellikle köylerde ki o zamanlar şehirli sayısı bir hayli azdı. Bir tarım toplumuyduk. Hayatımızı idame ettirmek için kendi ürettiklerimizle besleniyorduk. Satın aldıklarımız çok az şeylerdi. Şeker, tuz, gaz ve giyim eşyaları bunların başında geliyordu.


Paraya çevrilen çok az şey vardı. Mesela bölgemizde fındığın dışında gelir getirecek bir şey yoktu. Su eve akmıyor, gaz lambası içimizi de dışımızı da aydınlatıyor hayat sürüp gidiyordu.


Yaklaşık bir asır önce insanlar toprakla meşgulken bazen çalışılmayan günler oluyordu. Ramazan ve kurban bayramları, Cuma günleri çalışılmazdı. Resmi işleri olan köylü o gün çalışmazdı. Hatta milli günler içinde çalışmayıp daha çok okul önlerinde yapılan törenlere gidilirdi. Nüfusa çocuk kaydetme, ölüm kaydı verme ve mahkemede şahitlik yapma gibi resmi işlerin olduğu zamanlarda da insanlar çalışmazlardı.


İnsanları iki tür kıyafeti vardı. Biri iş kıyafeti veya gündelik kıyafetti. Diğeri resmi işlerin olduğu, düğünler, davetler ve her türlü bayramların olduğu günlerde giydikleri kıyafetlerdi. Bu kıyafetlere ?meclislik? denirdi.


İnsanlar resmi bir daireye gidince meclisliğini giyerdi. Düğünde, davette hatta misafirliğe giderken dahi meclislik dediği elbisesini giyerdi.


Bu makama saygı, özel günlere saygı, yapılan hayırlı işlere saygı hâsılı insana saygıydı.


Kravat takılmazdı belki ama temiz bir elbisesi olurdu erkeklerin. Kravat memuriyet alametlerindendi belki de sosyal konumları götürmediği için kravat takan köylü olmazdı. Aslında bu bile meslek gruplarına bir saygı alametiydi.


Meclislik elbise alındığı günden itibaren giyilmesi gereken yerden başka yerde giyilmezdi. Sonra evde üzerine kanaviçe işlemeli bir örtü ile örtülüp duvara asılırdı. Tam olarak eskiyene kadar ?meclislik? vazifesini görürdü.


Meclislik elbise eskidiği zaman önce ?tornistan? edilirdi. Elbisenin tersyüz edilmesine tornistan denirdi. Gün ışığında iyice solan elbiseyi terziler emek karşılığı söküp tersi dışa gelecek şekilde dikerler, sahipleri de bunları bir zaman daha kullanırlardı.


Tornistan bir nevi elbisenin ömrünün uzaması veya kullanım süresinin uzaması demekti. Fukaralık buna sebep olan şeylerin başında gelirdi.


Günümüzde eşyalarımızın ne kadarını kullanıyoruz bilmiyorum. Ancak daha kullanmadan elden çıkardığımız o kadar şeyimiz var ki.


O zaman yazıya girerkenki soru ile bitirelim yazımızı.


Bazı anlayışların zamanla değişmesi bir yenilik mi yoksa kayıp mı?