Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Mehmet TÜRKAN


MEDİNE MÜDAFİİ FAHRETTİN PAŞA KİMDİR?


Bu haftaki yazımda daha önce hazırladığım bir yazı olan yiğit bir Anadolu çocuğu, Medine Müdafii Fahrettin Paşa ile ilgili yazımı bu günlerdeki önemine binaen tekrar paylaşıyorum.
Bizim için en uzun yüz yıl olan 19. Yüzyılın ne kadar hüzün ve acılarla dolu olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Bu yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın başları hüznün ve acıların doruğa çıktığı yıllardır. 1699´da başlayan toprak kayıplarımız hızla dem etmiş ve sonunda Anadolu´ya sıkışıp kalmışız.

Birinci Dünya Savaşı bizim için birçok yenilgileriyle anılsa da tarihte eşine az rastlanır mücadeleleri ve o mücadelelerin komutanlarını ve kahramanlarını da beraberinde getirmiştir. Yukarıda ifade ettiğim gibi bu yazımda bu kahramanlardan olan peygamber sevdalısı bir paşayı kısaca tanıtmaya çalışacağım.

Bu kahraman tarihe Medine Savunması Kahramanı olarak gecen, Büyükelçi ve Fotoğraf Sanatçısı Ömer Fahrettin TÜRKKAN Paşa´dır. Onu kısaca tanımaya çalışalım:

Aslen Taşköprülü bir ailenin çocuğu olan Fahrettin Paşa babasının görev yeri dolayısıyla 4 Şubat 1868 tarihinde Rusçuk´ta doğdu. Babası Tuna Vilayeti Posta ve Telgraf Müdürü Mehmet Nahit Bey, Taşköprülü Hacıkadızadeler
ailesindendir. Annesi ise Mohaç Savaşı kahramanlarından Bali Bey ailesinden Fatma Adile Hanım´dır. Ailesinin tek oğludur.


İlkokula Rusçuk´ta başladı. 1877-1878 Os­manlı Rus Savaşı´nda Rusçuk´un boşaltılması üzerine ailesiyle İstanbul´a göç etti. Babası ön­ce Halep, sonra Şam, daha sonra da İstanbul Posta Telgraf Müdürlüğüne atandığından ilko­kulu Şam´da bitirdi. 1885 yılında İstanbul´da Harbiye´ye girdi. Babasının yanında görevli Fran­sızlardan Fransızcayı ve fotoğrafçılığı öğrenmişti. Harbiye´de okurken İstanbul ve çevresinde bol bol fotoğraf çekti. Beyoğlu´ndaki Febüs
Fotoğrafhanesi sahibi Bogos Tarkulyan´dan özel ders aldı.


1891 yılında Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harbiye´yi bitirdi. Erzincan´daki 4. Ordu bünyesinde subaylık görevine başladı. II. Meşrutiyet ilan edilince İstanbul Selimiye I. Nizamiye Tümeni Kurmay Başkanlığına getirildi. 1912 yılında Balkan Savaşı´nın ikinci evresinde Gelibolu´daki 31. Tümen Komu­tanlığına getirildi. 31. Tümen, 22 Temmuz 1913 Edirne´ye ilk giren birlik ol­du.


I. Dünya Savaşı´ndan önce Musul´daki 12. Kolordu Komutanlığı ile Ha­lep´te 4. Ordu Komutan Vekilliği görevlerinde bulundu. Hicaz´daki İngiliz kış­kırtması sonucu ortaya çıkan tehlikeli gelişmeler üzerine bazı subay arka­daşlarıyla 23 Mayıs 1916 tarihinde Medine´ye hareket etti. Medine´de idareyi ele aldı. 17 Temmuz 1916 tarihinde Hicaz Kuvve-i Seferiyesi Komu­tanlığına getirildi. İngiliz ve isyancı Arap kuvvetleri tarafından kuşatılan Me­dine´yi I. Dünya Savaşı sonuna kadar kahramanca savundu. Medine´deki durumun gittikçe kötüleşmesi üzerine Peygamberimiz (SAV) türbesinde sakla­nan kutsal eşyaları bir trenle İstanbul´a gönderdi. Bu eşyalar hâlen Topkapı Sarayı Mukaddes
Emanetler Bölümünde sergilenmektedir.


30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi imzalanınca Fahrettin Paşa´ya birli­ğiyle birlikte teslim olması emredildiyse de emre uymadı. Aylarca aç susuz, bitap Peygamberimizin (SAV) şehri Medine´yi ve savundu. Silahlarını düşmana teslim etmeyi onursuz bir hareket sayan yüce bir mizaca sahip olduğu için açlıktan çekirgeler yedi fakat asla İngilizlere teslim olmayacağını söyledi. Peygamberimizin(SAV) türbesinde göz yaşları içinde namaz kılıp dua ve niyazda bulunurken emrindeki birkaç subay tarafından etkisiz hale getirilerek 13 Ocak 1919 tarihinde İngilizlere teslim edil­di ve tutuklandı. Önce Kahire´ye, daha sonra da Malta´ya götürüldü. Bu sı­rada, İstanbul´da savaş suçlusu olarak yargılanarak hakkında ölüm cezası verildi.


TBMM Hükümetinin başarıları üzerine 30 Nisan 1921 ´de Malta´daki tu­tukluluğu sona erdi.Balkanlar üzerinden, Karadeniz´inin kuzeyinden geçerek Sarp´a ulaştı. 2 Ağustos 1921 ´de Sarp sınır kapısında Kâzım Karabekir Paşa tarafından karşılandı. Milli Mücadeleye katılarak M. Kemal Paşa´nın yanında yer aldı. 27 Ekim 1921´de Kabil Elçiliğine atandı. Afgan Ordusunun kuruluşunda etkin rol oynadı. Afganistan ve çevresinden İstiklal Savaşı´na maddi-manevi destek sağladı.


Kabil´de dört yıl elçilik yaptıktan sonra 6 Haziran 1926 tarihinde İstanbul´a döndü. 1929 yılında yeniden orduda görev aldı. Askerî Yargıtay Üye­liği ve Başkanlığı yaptıktan sonra 05 Şubat 1936 tarihinde emekliye ayrıl­dı. 22 Kasım 1948 tarihinde trenle Ankara´ya gelirken Eskişehir yakınların­da kalp krizi geçirerek vefat etti.. Cenazesi Rumelihisarı Aşiyan Mezarlığı´nda top­rağa verildi.


Çektiği 300 kadar fotoğraf, ailesi tarafından "Fahrettin Paşa Koleksiyo­nu" adıyla İstanbul´daki İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezine (IRCICA) bağışlanmıştır.


Ömer Fahrettin Paşa´nın Sıdıka Hanım´la evliliğinden doğan oğulları Se­lim Türkkan ve Mehmet Orhan Türkkan da askerlik mesleğini seçip Tümg. ve Tuğg. Rütbesine kadar yükseldiler. M. Orhan Türkkan Paşa 13. dönem (1965-1969) Kırklareli Milletvekilliği de yaptı.


Fahrettin Paşa´nın Medine müdafii sırasında gösterdiği inanç ve vefakârlık bu milletin peygamberine olan saygısının ve bağlılığının en güzel örneğidir. Peygamberimizin türbesini kendi elleri ile silip süpüren ve onu asla teslim etmeyeceğini söyleyen Fahrettin Paşa´nın anısına yazılan şu şiirle yazıma son veriyorum.


Medine muhasara altında iken görevli Mülazim İdris Sabih Bey´in, Resulllah Efendimiz´in kabrini korumak için verilen bu şanlı mücadelenin en sıkıntılı günlerinden birinde Fahreddin Paşa´ya ithafen yazıp Peygamberimiz´e (SAV) hitap ettiği bu güzel şiir onun ruh haline en güzel anlatan ifadelerdir.


Bir Ulü´l-emr idin emrine girdik
Ezelden bey´atli hakanımızsın
Az idik sayende murada erdik
Dünya ve ahiret sultanımızsın
***
Unuttuk İlhan´ı Kara Oğuz´u
İşledik seni göz bebeğimize
Bağışla ey şefi´ kusurumuzu
Bin küsür senelik emeğimize
***
Suçumuz çoksa da sun´umuz yoktur
Şımardık müjde-i sahabetinle
Gönlümüz ganidir, gözümüz toktur
Doyarız bir lokma şefaatinle
***
Nedense kimseler dinlemez eyvah
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de ya Rasulallah
Ancak sen okursun yüreğimizi
***
Ne kanlar akıttık hep senin için
O Ulu Kitab´ın hakkıçün aziz
Gücümüz erişsin ve erişmesin
Uğrunda her zaman döğüşeceğiz
***
Yapamaz Ertuğrul Evladı sensiz
Can verir canânı veremez Türkler
Ebedi hadimü´l-Harameyniniz
Ölsek de ravzanı ruhumuz bekler

Kaynaklar
Nail ve Özdemir TAN-Gurur Kaynağımız Kastamonulular
Cemal Paşa, Hatıralar. İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2001.