Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Seyfi GÜNAÇTI


Medine günleri

Medine günleri


Umre mevsimi devam ediyor. Bir gurup giderken diğeri geliyor.
Size umre yolculuğundaki arkadaşlarımızı tanıtayım.

Eşim ve annemin yanı sıra, Yahya Kemal İlkokulu emekli müdürü Salim Aydın ve eşi, Mahalle komşularımız Hava Baltacı ve Hacer Uzun. Bu 7 kişi umre boyunca hep birlikte hareket ettik. İbadete de, gezmeye de birlikte gittik.
Medine`ye indiğimizde etraf henüz aydınlanmamıştı. Pasaport kontrollerini yaptırıp valizlerini alanlar bir yöne doğru gidiyordu. Biz de onları takip ettik. Baktık valizleri bir otobüse yerleştiriyorlar. Biz de oraya yöneldik. İşte o sırada uyarı geldi:
“Herkes kendi otobüsüne binsin. Otobüslerin önünde gurup numaraları yazıyor.”

Güzel kardeşim! Bunu neden daha önce söylemedin?
Otelimize hareket ettiğimizde henüz sabah namazı vakti geçmemişti. Yol üzerinde ilk rastladığımız camide sabah namazını ucu ucuna eda ettik. Güneş neredeyse doğmak üzereydi.
Şoförümüz otelin çevresinde iki tur attıktan sonra Diyar Marmara Otelini ancak bulabildi. Valizleri asansöre yükleyip odalarımıza yerleştik. Kahvaltıdan sonra da odalarımızda istirahata çekildik. Bu benim üçüncü gelişim. Sabah gelmiş isek kahvaltımızı, akşam gelmiş isek yemeğimizi hep hazır bulduk.

Öğle yaklaşırken ekibi uyardım. Öğle namazı için hazır olmalarını söyledim. Namaz için Mescid-i Nebi`ye gideceğiz. Ekibimizden üç kişi ilk defa buralara geliyor. Onların heyecanı bizden farklı.
Nihayet Mescid-i Nebi`nin avlusuna giriyoruz. Diller duaya dururken gözlerden yaş süzülüyor. Namazdan sonra Salim Bey`i gurup başkanımız Mehmet Gür`e teslim edip, ekibin kalanını otele götürüyorum. Sonra öğreniyoruz ki, Mehmet Hoca Salim Bey`e mescidi bir güzel gezdirmiş. Ona selamlama yaptırmış.

Medine`ye gelen bir Müslüman`ın burada “olmazsa olmaz” diyeceği görevlerin başında Resulullah`ı Selamlama gelir. Kafile başkanları erkekler için ve kadınlar için selamlama zamanı belirlerler. Çünkü bu kolay bir iş değildir. Orası her zaman kalabalıktır ve izdiham her an muhtemeldir. Hele de kadınlar için daha da zordur.

İşte Resulullah şurada, mescidin Cennet`ül Baki Kabristanı tarafında, Yeşil Kubbe`nin altında medfun. O Resul ki, “Kabrimi ziyaret eden, sağlığımda beni ziyaret etmiş gibidir” buyurmuş. Hangi Müslüman bu şerefe ulaşmak istemez! Ayrıca ilk iki halife Ebu Bekir-i Sıddık ve adalet timsali Ömer`ul Faruk da orada yatıyor.

Medine`de en meşakkatli görev selamlama ve Ravza`da namaz kılabilmektir. İzdihamdan bunaldığınız, devam mı etsem yoksa geriye mi dönsem dediğiniz anlar olur. Hele de kadınların ziyareti, onların anlatmasına göre söylüyorum, çok daha zordur. Buna rağmen kimse bu yolda yürümekten geri durmaz. Pek çoğu 1-2 selamlama ile yetinmez, bir daha, bir daha Allah elçisini ziyaret etmek ister. Onunla konuşmaya doyamaz…

İslam`da “kul hakkı” önemli bir konudur. İnsan ibadet ederken kul hakkına girer mi? Kutsal topraklarda bulunduğum süre içinde iki defa bu düşünceye kapıldım.
İlki 2008`de hac görevi için gittiğimde, Hira`da oldu.

Hira Mağarası`na gidebilmek için bir gurup arkadaşla sabah namazından hemen sonra yola çıktık. Dağın eteğine geldiğimizde güneş yeni doğmaya başlamıştı. Tepeye çıktığımızda gördük ki, bizden daha erken davrananlar olmuş. Mağaranın etrafı hacılarla dolmuş.
Burası, bu dinin tohumlarının ilk atıldığı yer. Kur`an ayetlerinin ilk indirilmeye başlandığı mekan. Melekleri biz göremeyiz, her yerde bulunabilirler. Fakat Cebrail`in buraya geldiğini, Allah`ın Resulüne şurada ilk vahyi getirdiğini biliyoruz. Buraya kadar gelmişken kim

o mağaraya girmeyi arzu etmez? Kim orada Resulullah`ı düşünmeyi istemez?
Ama biz o mağaraya giremedik.

Neden mi? Bunu haftaya konuşalım.
İyi haftalar.