Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


MEDÂR- I MÂİŞET MOTORU


Bir kitabı insan niçin okur? Daha doğrusu bir kitabı okumadaki asıl sebep nedir? Sizi bilmem ama bir kitabı okumak için bana bir kıvılcım yetiyor. Bir kitabı okumam için içinde bir merak unsuru olması gerekiyor.

Geçen yıl Türk Edebiyatı dergisinde ünlü hikayecimiz Sait Faik Abasıyanık´ın 1942´de yazdığı ?Medar-ı Maişet Motoru? adlı romanı niçin yasaklanmıştı? diye bir makale okumuştum. Makalede uzun uzadıya eserin Bakanlar Kurulu kararıyla niçin yasaklandığına dair bilgiler vardı. Makaleyi okuduktan sonra romanı en yakın kitapçıdan temin ettim. Ha bugün ha yarın derken okumayı bir hayli geciktirdim. Eser hakkındaki ?yasak? kavramı zihnimden hiç çıkmadı. Bu sefer azmimi ortaya koyarak 193 sayfalık romanı üç günde bitirdim. Okuduktan sonra bu yasaklama kararı üzerindeki merakımı gidermiş oldum. İyi de oldu. Bir hayli malumat sahibi oldum.

Sait Faik´i biz daha ziyade hikaye yazarı olarak tanırız. Bütün hikayelerini severek ve beğenerek okudum. Bu hikayeler insana okuma aşkı ve heyecanı veriyor. Yazar, kısa sayılacak bir ömür sürmüş. 1906 yılında doğmuş, 1954 yılında da ölmüş. Elliyi bile bulmamış, 48 yıl yaşamış. Bu kısa sayılacak ömrüne sayısız eserler sığdırmış. Bu arada roman da yazmış. İki romandan biri olan Medar-ı Maişet Motoru´nu 36 yaşındayken yazmış. Eser yasaklandıktan sonra 1952 yılında bazı bölümleri çıkarılarak ?Bazı İnsanlar? adıyla yeniden yayınlanmış. İlk haliyle ve ilk adıyla ise İş Bankası yayınları arasında 2014 yılında yayınlanmış.

Roman, İstanbul´da bir adada geçmektedir. Burada yaşayan fakir, kimsesiz kenar mahalle insanlarının hayatı anlatılmaktadır. Yazar iyi bir gözlemcidir. Gördüklerini bir kameraman gibi realist bir gözle kaleme almıştır. Buradaki insanlar gündelik yaşayan insanlardır. Hayata kıyısından köşesinden tutunmaya çalışırlar. Hemen hemen hepsi suça bulaşmıştır. Dışarıdan öyle sefil bir hayat sürmektedirler ki adeta rahat etmek için suç işleyip ?içeri? girmektedirler. Sürekli adaletsizliği sorgulamaktadırlar. Romanda gücü yeten gücü yeteni ezmektedir. Emeğe saygı yoktur. Çoğu geçimini, daha doğrusu gündeliğini balıkçılıktan sağlamaktadır.

Yazar, bunu eserin 27. Sayfasında şöyle dile getirir:
?Fakir mahallelerde torik, kuzu diye satılır. Balıkçı günü gününe yaşar. Yarınının geçimine cebinde saklayan hangi namertse ortaya çıksın!? Bu çevrelerde yarınını temine çalışmak ?namertlik? olarak kabul edilmiştir. Eserde ümitler vardır, hayaller vardır, mücadele vardır ama mutlu son yoktur. Eserin sonunda gözyaşı, çaresizlik, yılgınlık ve hayal kırıklığı vardır. Aksinin olmasa da gerçeğe ters olurdu. İnsan nasıl yaşarsa, öyle ölür. Eğer toplumda suça bulaşmış kötü insanlar varsa bunda hepimiz suçluyuz. Görmemezlikten gelmek suçu ortadan kaldırmaz. Peki eser niçin yasaklanmış olabilir?

Zannımca bu kadar vahim hayatlardan devrin yöneticiler kendilerinin suçlandığı düşüncesine kapılmışlardır. Bir de suç işlemeyi teşvik ediyor düşüncesi olabilir. En iyisi okumak.
Sağlıcakla kalın.