Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Zeki ORDU


MESAİ


Muhakkak ki her mesleğin kendine has zorlukları vardır. Kendi işinizi yapıyorsanız işçiler, özel sektörde işveren sizin için bazı şeyler ifade eder.

Kamuda ise durum daha farklıdır. Şu anda ülkemizde kamuya ait kaç çeşit iş kolu var bilmiyorum. Genel adıyla ?memur? olarak bilinen bu sınıfın işvereni ´devlet´tir. Size bir unvan ve kadro verilmiş olup verilen işi en iyi şekilde yerine getirmeğe çalışırsınız.

Şu an itibariyle konumuz kamuda işlerin nasıl yürüdüğü veya yürütüldüğü değil. Zaten bir şekilde yürütülüyor. Bizim üzerinde durmak istediğimiz şey, mesai kavramı ve işe olan sadakat.


Genel olarak sekiz beş mesaisi olarak adlandırılan bu çalışma saati 08.00-17.00 arası olup; bu zaman aralığında kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışırlar.

İstisnası hariç ve bazı kişiler sayılmazsa; ister kendi işi, isterse başkasının işi olsun kamuda çalışanlar mesai kavramına diğer iki sektöre göre biraz daha esnek olduğunu söyleyebiliriz. Kimseye niye iki dakika geç geldiniz demez. Çünkü bu vaktin kaybı dile getirilmeyecek kadar insani sebeplerden olup, müsamaha sınırı dâhilindedir.

Her şeye rağmen mesai kavramını en düzenli işlediği yer okullardır. Üstelik ikili öğretim yapılan okullarda ki çoğunluk öyledir; saat yedi gibi derse girilip, saat 17.30 gibi paydos edilen iller vardır. Buna rağmen öğretmenler bir dakika bile geçirmeden derslerinin başındadırlar.

Okullar hariç hiçbir kurumda on dakika dahi geç işe başlamak işin aksamasına yol açmaz. Hatta bazı kurumlarda son yarım saat mesai bitimi beklenir. Ancak okullarda son dakikaya kadar eğitim-öğretim devam etmektedir.

Burada eğitim ve öğretimin nasıl yürüdüğü, yönetmelik ve tüzüklerin nasıl işlediği, müfredatın nasıl olması gerektiği bu yazının mevzuunun dışındadır. Ayrı bahis geçelim.


Öğretmen bilir ki bir dakika dahi gecikme hem ders, hem disiplin hem de mesleğin tabiatı gereği hoş değildir. Muhatap öğrencidir ve geleceğin şekillenmesinde önemli rol oynar.

Sabahın yedisinde işinin başında olan bu ?sınıf? sadece mesaiye dakik olarak en az çeyrek asır uyması dahi başlı başında bir ?iş?tir. Yıllardır bu vazifeyi yerine getirirken bazı meselelerini sınıfın kapısından içeri sokamaz. Üzülme, sevinme, geçinme ve bunlara benzer bazı şeyleri ders esnasında düşünmeye hakkı yoktur. Evrak üzerinde işlem yaparken moralinizin bozuk olmasından dolayı ?kâğıtlar? üzülmez.

Rakamlar aynı şeyi ifade eder. Çizelgeler yanlış doldurulursa bazı kâğıt zayiatıyla yenisi doldurulur ve bunlardan dolayı işlerde bazı gecikmeler olur. Ancak morali bozuk olan bir öğretmenin karşısındaki maalesef ´evrak´ değildir. Bir sınıf dolusu yaşı küçük insanlar vardır ki sizdeki farklılığı yarım dakikada sezer.


Bu konu burada bitmez. Mademki mevzunun bir tarafı öğretmen, diğer tarafı da ?hayat?tır.

Yani işi zordur vesselam?