Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


MEVLAM GÖR DİYEREK İKİ GÖZ VERMİŞ

MEVLAM GÖR DİYEREK İKİ GÖZ VERMİŞ


    Allah, insana bir çift göz vermiş, Mutlak Gerçek'i gör diye…
    Kiminin gözlerini mühürlemiştir anası, babası.    
    Kalbiyle görmeye, kalbiyle yürümeğe, kalbiyle nefeslenmeye çalışamaz kimileri. Karanlıklar içindedir, aydınlık dünyada. 
    Bazı gözler vardır, ışığı göremez. Karanlıkta yaşarlar. Lakin karanlıkta olduklarını bilmezler. Gözler, karanlığa bakarsa; ruhlar karanlığa alışır.
    Sevgiyi tanımaz, seveni anlamaz, merhamet bilmez, düşene yardımcı olmaz, hırslarına kapılıp iyilikten, güzellikten uzaklaşır.
    Seven gönle geceler bile sabahtır.
    Işığı gören göz değil, kalpteki iman ve sevgidir.    
    Ve ışığı görmek insanın elindedir.
    Sevmeyi ve acımayı öğrenirse insan; kuş da olur, yağmur da, ışık da... 
    Sevmek; en katı taşları eritir, en çetin yongaları rendeleyip pürüzsüz hale getirir. En katı kerpiçleri, en çıra budağında nasırlaşmış tahtayı pürüzünden kurtarır. Sevince; yürek hem kirden, hem tutsaklıktan kurtulur.
    Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in dostlarından yüreği insan sevgisiyle kaynayan Hz. Ebu Bekir, yüce Allah'ımıza: 'Ya Rabbi, kıyamet günü benim bedenimi o denli büyüt ki, cehennemini günahkâr kulların yerine sadece ben doldurayım da onlara yer kalmasın!' diye dua edermiş.
    Bunu, bir insan söylemiş. Hz. Ebu Bekir adında bir Peygamber dostu...
    Nedir, bunu söyleten?
    Aşktır.
    O yüzden biz, Allah'a kendi özümüz için değil, başkaları için dua kılarız. Başkalarının mutluluğu bizim mutluluğumuz kadar ilgilendirir bizi. Ve biz, bu kutlu duygularla Allah'a sevgiden öte yüce bir aşkla bağlanırız.
    Niçin yaparız, bunu?
    Teşekkür borçluyuz Rabbimize. İçinde bulunduğumuz hayatı ve Âhiret hayatını tatlandırmak için… Bize daha lezzetli gelir, böylesi.
    Ağzından çıkan söz değil, gönül fethetme busesi olmalı aşk erinin. Kadife gibi yumuşak nazenin cümleler çıkmalı dilber dudağından. Her bir sözcük, mıknatıs gibi çekmeli insanı kendine. İnci mercan, altın ve elmas bölüklerinden daha değerli... 
    Aşk eri, yüzünü göklerin derin menfezlerine yönelttiği an gök katmanlarında parıldayan gümüşsü ışıklar, ateşten damlalar gibi gelir, ona. Silinmiş, tertemiz mavisiyle kabarmış serim serim gökyüzü; insanı çıldırtacak kadar kendine müştak ederken; iğne iğne kanar, kötülüğün ateş taşıyan yüreği. 
    Gözümüze ve duygularımıza hitap eden bir kâinat kitabı serilidir, önümüzde... Her dile hitap eder, o kitap. Herkesin okuması içindir. Herkesi çağırır, altın sayfaları. Bu kitabı iyi okursa insan; sırtı yere gelmez. Ne sence, ne bencedir. Yetmiş iki dilce hitap eder insanın gözüne ve özüne.
    Yetmiş iki dilce. Rabbimizin merhamet, sevgi ve bu kâinat kitabının dili karşısında tükenmeliyiz, biz! Kör olursa Gerçek'in karşısında gözlerimiz, ne çekiyorsak körlüğümüzdendir.
    Bunca nimetin karşısında yürek iğne iğne sancılar hissetmiyorsa yuh olsun o yüreğe. Koyulmuşken onca düzen; eliniz uzanmamalı yıkıma. 
    Allah'a inanan bir yürek, başkalarından ayrı kalıp sırf kendi özünü düşünemez. Sevmek; insanın en yüce davası olmalı. Kinden ve kandan uzak gönül; insanı da, insanın oluşturduğu devleti de yüceltir. 
    Kendi kanında, kendi kininde boğulmamalı insan. Zira kinden ve kandan uzak bir yürek taşıyan insan, göklere direk olur.
     Ve insan gerçek benliğini ararsa; kâinat, dua demine geçer insan için. Yaratılmışlar Yaratan'a karşı şükran sunarsa kâinatın duasına karışır her şey. Göğe, yere, ağaca, kuşa, suya, toprağa, çiçeğe ve böceğe bakıp ibret almalı insan.