Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


MEVLANA VE DEDEM

Mevlana´nın Mesnevi´sinden kıssalar okuyordum. Bir kıssa çok tanıdık geldi. Aynı kıssayı değişik şekillerde rahmetli dedemden defalarca dinlemiştim.


Mevlana´nın Mesnevi´sinden kıssalar okuyordum. Bir kıssa çok tanıdık geldi. Aynı kıssayı değişik şekillerde rahmetli dedemden defalarca dinlemiştim.
Dedem, Mesnevi´yi okumamıştı. Mevlana hakkında pek fazla bir bilgisi de yoktu. ?Zamanın birinde? deyip anlatırdı da anlatırdı.
Demek ki kitabî olan zamanla şifahîye dönüşmüştü. Sosyologlar buna ?ortak kültür? diyor. Asırları aşarak gelen, bizi biz yapan, millet olmamızı sağlayan ortak kültür.
Dedeme bunları nereden okudun diye sorduğumda ?birinden duydum? der geçerdi.
Kitabî ve şifahî olanın uyuşmasının milli kimliğimiz açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
İşte dedemle Mevlana´yı birleştiren ortak kıssa, yani ortak kültür.
?Zamanında, memleketin birinde, ünü dağları aşmış bir dolandırıcı varmış. Karda yürür izini belli etmezmiş. Saman altından su yürütür, kimsenin ruhu bile duymazmış. Her defasında çok farklı metotlar denermiş. Memlekette dolandırmadığı, ağına düşürmediği kimse bırakmamış. Bu işleri büyük bir suhuletle yaparmış. Asla şiddet ve cebir kullanmazmış. İşini tatlı dille ve güler yüzle icra edermiş.
Dolandırıcılıkta işi o kadar azıtmış ki, saraydaki vezirleri bile ağına düşürmüş.
Vezirlerinin dolandırıldığını öğrenen padişah, bu duruma çok öfkelenmiş.
Vezirlerini toplayıp şöyle demiş: ? Siz ne biçim adamlarsınız. Ben sizi bilgili, donanımlı diye seçtim. Memleketin idaresini size bıraktım. Siz ise dolandırılıyor ve milletin diline düşüyorsunuz. Benim ve memleketimin itibarını beş paralık ediyorsunuz. Bu ne densizliktir.?
Suçlanan ve mahcup olan vezirler kendilerini şöyle savunmuşlar: ?Padişahım, bu öyle bir dolandırıcı ki, dolandıramayacağı kimse olmaz. İsterse seni bile dolandırır. Ne olur bizi affet.?
Kendisinin bile dolandırılacağını duyan padişah öfkesinden küplere binmiş.
?Çağırın şu adamı gelsin, dolandırsın beni de göreyim.? demiş.
Adamı yaka paça yakalayıp, Padişah´ın huzuruna dikmişler.
Padişah: ?Benim vezirlerimi bile dolandıran sen misin?? demiş.
Adam, gayet soğukkanlı bir şekilde ?bir zamanlar öyleydi Padişahım? demiş.
?Emrediyorum, bir defa da beni dolandıracaksın.? demiş.
Adam: ?Aman Efendim, o nasıl laf, koskoca Padişahımızı dolandırmak ne haddime. Hem ben tövbe ettim. Mesleği bırakalı uzun zaman oldu. İhtiyacım kalmadığından dolandırıcılık malzemelerimi de sattım.? demiş.
Padişah: ?Olsun, bir kerecik benim için tövbeni bozacaksın. Ben anlamam, beni dolandıracaksın.? demiş.
Adam: ?Emrinize boynum kıldan ince Padişahım, lâkin bu iş için alet edevatımı sattığımdan yenisini alacak param yok. Bu durumda sizi nasıl dolandırayım.? demiş.
Padişah, daha da hiddetlenmiş: ?Alet edevat dediğin nedir ki. Al şu parayı, alet edevat nerede satılıyorsa al gel ve beni dolandır.? demiş.
Adam: ?Peki Padişahım? demiş, parayı alıp gitmiş. Gidiş o gidiş.
Padişahın sarayında ileri geri gezindiğini gören vezirler durumu sual etmişler.
Padişah onlara, büyük bir gururla ?Sizin korktuğunuz meşhur dolandırıcı benim için tövbesini bozdu. Kendisine, alet edevat alması için para verdim. Birazdan beni gelip dolandıracak. Bakalım nasıl dolandıracak?? demiş.
Vezirler hep bir ağızdan: ?Padişahım, siz dolandırılmışsınız da haberiniz yok. Dolandırılmak daha nasıl olacak?? demişler.
Dolandırıldığını anlayan padişahın aklı başına gelmiş. Vezirlerine hak vermiş ve onları affetmiş.?
İşte böyle.
Kıssadan hisse.
Dedem, kıssadan hisse çıkararak, dar-ı bekaya irtihal edeli çok oldu.
Darısı halen ömür süren biz fanilerin başına.
Sağlıcakla kalın.